25 Ocak 2020, Mısır’daki çağdaş Firavun rejimine karşı halk ayaklanmasının zafer kazanmasının dokuzuncu yıldönümü. Arap Baharı olarak isimlendirilen olaylar bilindiği üzere Tunus’taki dikta rejimine karşı halk ayaklanmasıyla patlak vermişti.
Sonrasında Arap Baharı’yla ilgili muhtelif yorumlar ve değerlendirmeler yapıldı. Bazıları bu olayların bir komplo olduğu, küresel güçler tarafından yönlendirildiği iddiasında bulundular. Bazıları da böyle bir iddiada bulunmamakla birlikte yapılanın yanlış olduğunu dile getirdiler.
İşin gerçeğinde Arap Baharı olarak isimlendirilen süreç tamamen toplumsal bir olay, bir vakıadır. Planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş ayaklanmalar, kalkışmalar değildir. Bu ayaklanmaları ve kalkışmaları birileri organize etmemiş, tamamen gelişen şartlar, hakim sistemlerin izlediği politikalar, toplumlarda oluşan tepkiler hazırlamıştır. Dolayısıyla burada kimseyi “sen bu olayların patlak vermesine neden olmakla yanlış yaptın; bu ayaklanmaların henüz zamanı değildi” diye suçlayamazsınız. Çünkü böyle bir suçlamada muhatap alacağınız, mahkum edeceğiniz kimseyi bulamazsınız.
Eğer suçlanması gereken birileri varsa onlar yıllardan beri halkı demir yumrukla yöneten, insanları sürekli ezen, bütün özgürlüklerinden yoksun bırakan ve onları adeta köle gibi aşağılayan, ezen rejimler ve bu rejimlerin sorumlu ve yetkili kişileridir. Onların uygulamaları ve politikaları şartları oluşturmuş ve bir sosyal patlama ezilen halkların birden meydanlara çıkmasına, özgürlüklerini elde etmek için başkaldırmalarına neden olmuştur.
Zulüm Arap dünyasındaki hakim sistemlerin genel karakteri olduğu için söz konusu toplumsal patlama hızlı bir şekilde Arap dünyasının değişik ülkelerine yayılmış ve çalkantılar bütün Arap dünyasını etkilemiştir.