Su nimetinin önemine Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde dikkat çekilir. Aynı zamanda su nimetinin sürekli deveran etmesi yaratılış gerçeğine ve Yüce Allah’ın varlığına bir delil olarak gösterilir.
“Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik. Böylece gökten su indirerek onunla sizi suladık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz.” (Hicr, 15/22)
Eğer ki Allah’ın suyu yerde depolaması, kullanılan suyun yeniden suya dönüşmesi, denizlere akan suların güneşin ısıtmasıyla buharlaşıp göğe çıkması ve gökte bulutlarla dolaşması, rüzgârların o bulutları aşılaması ve sonra da göğe çıkan suyun yağmur olarak yer yüzünün değişik bölgelerine inmesi olmasaydı su çok çabuk tükenirdi ve hayat devam etmezdi. Sadece suyun sürekli deveran etmesi için kurulmuş olan bu mükemmel düzen bile yaratılış gerçeğini ve kâinatın yaratıldıktan sonra da kendi haline bırakılmadığını, onun üzerinde yaratıcının hâkimiyet ve nizamının devam ettiğini ortaya koymaktadır.
Su bütün canlılara hayat vermektedir. Bitkiler, hayvanlar, insanlar hepsi su ile beslenir. Ancak onu kendi ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirirler.
Yüce Allah şöyle buyurur: “Yer üzerinde birbirine komşu toprak parçaları, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki hepsi bir su ile sulandığı halde üründe bazılarını bazılarına üstün kılarız. Şüphesiz bunlarda akıl eden topluluk için ayetler vardır.” (Ra’d, 13/4)