Gözaltılar ve bir helikopterin düşmesi olayının hemen ardından Suudi Arabistan’ın Abdullah bin Abdülaziz’den önceki kralı Fehd bin Abdülaziz’in oğlu Prens Abdülaziz bin Fehd hayatını kaybetti. Yerel kaynaklar tarafından kamuoyuna açıklanan bilgilerde ölüme kalp krizinin sebep olduğu iddia edildi. Fakat özellikle veliaht prensin saraydaki muhaliflerini tasfiye etme operasyonlarını başlattığı bir dönemde böyle bir iddia hiç kimseye inandırıcı gelmedi. Herkesin zihninde çeşitli şüphelerin ve soru işaretlerinin dolaştığı böyle bir dönemde ABD’de yaşayan eski FBI ajanı Ali Sufan’ın iddiaları biraz daha inandırıcı geliyordu. O da 44 yaşındaki Prens Abdülaziz bin Fehd’in koruma görevlileriyle kendisini tutuklamaya gelen güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışmada öldürüldüğünü ileri sürüyordu. Abdülaziz bin Fehd, istifa eden eski Lübnan Başbakanı Sa’d El-Hariri’nin de ortaklarındandı. Onun öldürülmesiyle birlikte aynı günlerde arka arkaya öldürülen prens sayısı ikiye çıkmış oluyordu. Birinin ölümüne helikopter kazası diğerinin ölümüne de kalp krizi süsü verilmişti.
Yolsuzlukla mücadele iddiasıyla gözaltıların, sorgulamaların kapsamı daha sonra genişletildi ve yeni gözaltılar gerçekleştirildi. Bu arada en son verilen bilgilere göre toplamda 1700 kişinin banka hesabı donduruldu. Hesapları dondurulanlar arasında birçok prens, eski devlet yetkilisi veya fiili olarak görevde bulunan yahut görevine son verilen üst düzey yetkili ve iş adamı vardı. Selman bin Abdülaziz’den sonrası için veliaht tayin edilmiş, ancak siyasi taktikle veliahtlığı düşürülmüş olan Muhammed bin Nayif de hesapları dondurulanlar arasında yer alıyordu. Geçtiğimiz 21 Haziran’da Muhammed bin Nayif’in veliahtlığının düşürülmesinden sonra Muhammed bin Selman onun yerine veliaht tayin edildi. Haberlerde Muhammed bin Nayif’in aile fertlerinden de dört kişinin hesabının dondurulduğuna dikkat çekildi. Resmî yetkililerin yalanlamasına rağmen veliahtlığı elinden alınan Muhammed bin Nayif’in Riyad’da zorunlu ikamete tabi tutulduğu da haberlerde vurgulanıyor.
Şimdilik bu kadar insanın hesapları dondurulmuş durumda. Yapılacak sorgulamaların sonunda yolsuzluğa bulaştıkları tespit edilenlerin hesaplarına el konulmasının ve paralarının hazineye aktarılmasının söz konusu olabileceği ifade ediliyor.
Bu konuda akıllara gelen soru da doğal olarak savaşın gerçekte yolsuzluğa karşı mı olduğu yoksa bir hâkimiyet savaşı mı olduğu. Aslında yolsuzluk Suudi Arabistan’da saltanatı elinde bulunduran ailenin bir realitesi. O yüzden şimdiki veliaht prensin kendisinin de elinin temiz olmadığına dolayısıyla onun yolsuzlukla savaştığını ortaya koymasının samimiyetini ortaya koyması anlamına gelmediğine dikkat çekiliyor. Fakat onun muhaliflerini etkisiz hale getirmek için “yolsuzluk” gerekçesini kullanması da etkili bir yöntem. Çünkü istediği kişilerin yolsuzlukla bağlantılarını ortaya çıkarması ve ayıplarını gözler önüne sermesi zor değildir. Bundan dolayı tahtını sağlamlaştırmaya çalışan ve muhaliflerini etkisiz hale getirmek isteyen veliaht prensin özellikle yolsuzluk gerekçesini tercih etmiş olması muhtemeldir.
Yolsuzluk soruşturmaları kapsamında gerçekleştirilen gözaltıların ve hesapların dondurulması işlemlerinin Suudi Arabistan’ın borsasını da ciddi şekilde etkilediği ifade edildi. Gözaltına alınanların ve hesapları dondurulanların ortak olduğu şirketlerin hisse senetlerinde önemli oranda düşmeler olduğuna dikkat çekiliyor.
Suudi Arabistan’daki gelişmelerin bir de dış boyutu var. Bu konudaki gelişmelerden ve tespitlerimizden de inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.