24 Ağustos Cumartesi akşamı bir ölüm haberiyle sarsıldık. Eşimin iki çocuk annesi olan 58 yaşındaki ablası Cevher Saat, İzmir’de evinden dolmuşla bir yere giderken meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Gerçekten çok değerli, çok müstesna bir insandı. İbadetlerine özen gösterir, sürekli iyilik yapmaya çalışır, yakınlarından, komşularından ve tanıdıklarından herkesin iyiliğine koşar, herkesle iyi ilişki içinde olmaya çalışırdı. Yüce Allah’tan kendisine rahmet ve mağfiret diliyoruz. Allah mekânını cennet eylesin.
Ancak olay artık bu trafik terörünün önüne geçilmesi, bunun için daha etkili bir şeyler yapılması gerektiğine inananlar açısından son derece düşündürücü ve ibret verici. Alkollü araç kullanmaktan dolayı ehliyetine el konmuş, ama ehliyetsiz olarak araç kullanmaya devam eden bir kişi iki ana caddenin kesiştiği kavşakta minibüse yandan ama arka kısmından şiddetli bir şekilde çarpıyor. Otomobil çok aşırı süratli olduğu için çarpmanın şiddetiyle minibüs devriliyor ve içindeki yolculardan sekiz kişi yaralanıyor. Bunlardan ismini zikrettiğim baldızım hastaneye kaldırılırken hayatını kaybediyor. Minibüse şiddetle çarpan otomobil hızını alamayarak caddenin karşı yönünde duran polis motosikletlerinden birini de devirdikten sonra caddenin bitişiğindeki Endüstri Meslek Lisesi’nin bahçesine giriyor. Ama bu aracın sürücüsüne bir şey olmuyor.
Olaydan sonra avukatlarla yapılan görüşmelerde, bu olaya neden olan sürücünün taksirle insan öldürme suçlamasıyla iki yıldan başlayan bir cezaya mahkum olabileceğinden söz ediyorlar. Gerçi mahkemenin ne karar vereceğini henüz bilmiyoruz, belki bilinçli taksir ve trafikte kusurluluk sebeplerini göz önünde bulundurarak cezanın miktarını artırabilir ama avukatların söylediği böyle.
Burada önce şunu sormamız gerekir: Bu kişinin ehliyetine, alkollü araç kullanmaktan dolayı el konmasından sonra gene rahat rahat araç kullanabilmesi cezalandırmanın caydırıcı olmadığının bir göstergesi değil midir? Eğer ki herhangi bir sebeple ve özellikle de alkollü araç kullanmaktan dolayı ehliyetine el konan kişiye yeniden araç kullanması durumunda caydırıcı ceza verilseydi o kişi tekrar araç kullanmaya cesaret edebilir miydi? Internette baktım bu gibi durumlarda para cezalarından ve ehliyete el konma süresinin uzatılmasından söz ediliyor. Para cezası ve ehliyete el koyma süresini uzatma ise etkilemiyor; çünkü sosyal medyada konuyu tartışanlar hep ehliyetlerine el konduktan sonra araç kullandıklarından söz ediyorlar. Demek ki cezalandırma onları vazgeçirememiş.
Sonra bu kişi şehir içinde öyle bir hız yapıyor ki çarptığı minibüsü deviriyor sonra da kendisi caddenin dönüş yönünü de yararak karşıdaki lisenin bahçesine giriyor. Peki genelde tüm yollarda ve özelde tehlikenin daha büyük olduğu şehir içinde hız sınırlamaları niçin etkili olmuyor. Bu hız sınırlarını aşanlara karşı caydırıcı bir uygulama olmayacak mı?