Türkiye’deki medya organlarında adamın ismini kısaltarak yazmak istediklerinde hep hatalı yazıyorlar. Veliaht Selman diyorlar. Bu da belki Türkiye’de ve genellikle Batı’da son ismin soyadı olarak kullanılmasından ve isimde kısaltma yapılması durumunda sadece soyadının verilmesinden kaynaklanıyor. Oysa Selman, veliahtın değil babasının yani kralın adı. Veliahtın adı ise Muhammed bin Selman. Kısaltma yaparken hiç olmazsa Bin Selman veya İbnu Selman demek gerekir ki babasının adıyla karışmasın.
Bu adam bilindiği üzere ABD’nin yönettiği ve yönlendiği bir saray darbesiyle veliaht yapıldı. Babası yaşlı olduğundan veliaht olmasından hemen sonra da değişik karanlık işler çevirmeye başladı. Veliaht yapılmasıyla birlikte kendini krallık koltuğuna oturmuş gibi hissetmeye başladı. Babası da önünü fazla açtı. Muhaliflerini devreden çıkarmak ve etkisiz hale getirmek için muhtelif karanlık işler çevirdi. Adam sanki bir devlet adamı değil tam anlamıyla bir mafya çetesinin lideri. Mafya çetesini de fiili olarak oluşturmuş durumda.
Sosyal medyada da bir mafya çetesi var. Ara sıra Suudi Arabistan’ın politikalarını eleştiren Arapça twitter mesajlarına verilen cevaplara bakıyorum, hiçbir fikri unsur yok; ağız dolusu çirkin küfürlerle saldırıyorlar. Bu saldırılar tabii saldırıya maruz kalanın değil saldıranların seviyesini gösteriyor. Birçoklarının ortak görüşüne göre Muhammed bin Selman sosyal medyada böyle çirkin şekilde saldırı mesajları atmaları için bir çete kurmuş durumda ve onları sürekli besliyor. Sosyal medyada onun adına hakaret ve küfür ifadeleri taşıyan mesajların hep aynı imzaları taşıması veya aynı üslubu kullanması bu iddiayı haklı çıkarıyor.
Şimdi ABD, saray darbesiyle veliaht yaptığı adamının konumunu muhafaza etme konusunda zorlanıyor. Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak önce “Bu işin arkasında Suudiler varsa onları çok şiddetli bir şekilde cezalandıracağım” diyen Trump çok geçmeden çark etti ve Kaşıkçı’yı “serseri katillerin” öldürmüş olabileceği iddiasını ortaya attı. Kenar bir sokakta bir köşeye sıkıştırılarak öldürülmüş olsaydı bunu söylemenin belki bir anlamı olurdu. Ama resmi evrakları almak üzere gittiği konsolosluk binasında gerçekleştirilen cinayet hakkında böylesine saçma bir iddianın ortaya atılması belki bir serserinin yapabileceği bir şeydir. Dünyanın en güçlü devletinin başkanının bunu söyleyebilmesi ise önemsediği ve saray içi darbeyle veliaht yapılmasını sağladığı adamının mevkisinin sarsılmasından dolayı köşeye sıkışmasından kaynaklanıyor.
Trump adamını kurtarabilmek için veliaht Muhammed bin Selman’la görüştüğünü ve Kaşıkçı’nın öldürülmesi hakkında bir ilgisinin ve bilgisinin olmadığını söylediğini dile getirdi. Tabii adamın; “Öldürülmesi emrini ben verdim ve benim gönderdiğim adamlar cinayeti işledi” demesini beklememek gerekir. Ama onun cinayetle irtibatının ortaya çıkarılması için Suudi Arabistan’dan iki farklı uçakla gönderilen on beş kişilik suikast timinin içinde bulunan şahısların Bin Selman’la ilişkilerine, ona yakınlıklarına, onunla ne gibi konularda birlikte olduklarına bakmak gerekir.