Bundan yaklaşık bir yıl önce Kuzey Kore, ABD’yi füzeyle tehdit ediyordu. Temmuz 2017’de gerçekleştirdiği füze denemelerinin ardından ABD’ye bağlı özerk bir bölge durumundaki Guam’ın açıklarına füze fırlatabileceği yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Hatta Kuzey Kore Haber Ajansı’nın yayınladığı haberlere göre Pyongyang yönetimi Ağustos 2017 içerisinde Guam açıklarına atılacak dört adet orta menzilli füzenin hazır olacağını bildirmişti. Haberde hazırlanacak füzelerin fırlatılması planının uygulanması için Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un onayının bekleneceği ifade ediliyordu. Kuzey Kore ordusundan yapılan açıklamada da “Planımızı yapacağız ve Guam’ı vurmak için başkomutanımızın emrini bekleyeceğiz” ifadesine yer verilmişti.
Fakat bütün bu tehditlere rağmen Guam adasında ciddi bir telaş ve orada yaşayan insanlarda üzerlerine füze fırlatılacağı korkusu yoktu. Çünkü Kuzey Kore yönetimi füzelerini psikolojik savaş amacıyla Guam’ın 30-40 km açığına göndereceğini söylüyordu. Bundaki amacı da tehdidin ABD’ye çok yaklaştığını ortaya koymaktı. Ancak bunu yapabilmesinin de kolay olmayacağı tahmin ediliyordu. Fakat Kuzey Kore için önemli olan ABD’yi tehdit etmek ve onu kendisini muhatap almaya, kendisiyle pazarlık yapmaya zorlamaktı.
ABD yönetimi Kuzey Kore’yi karşısına almak ve onunla pazarlık yapmak istemediği için onu Çin’in hizaya sokmasını istiyordu. Bu yüzden bir yandan Kuzey Kore’nin tehditlerine karşı tehditlerle cevap verirken bir yandan da onu hizaya sokması için Çin’e baskı yapmaya çalışıyordu. Trump bu konuda yaptığı açıklamada Pyongyang’ın en büyük ekonomik ortağı olan Çin’in müttefikine baskı yapabileceğini söylemişti.
Çin ise konuyla ilgili açıklamalarında ABD ile Kuzey Kore’yi taraflar olarak nitelendirdi ve kendilerini daha uzlaşmacı bir tutum sergilemeye çağırdı. Çin’in sergilediği tutum Kuzey Kore’yi ABD’nin muhatabı olarak görmesi ama çözümü şiddet ve tehditte değil görüşme ve uzlaşmada aramalarını önermesi anlamına geliyordu.
Sonunda ABD, Kuzey Kore’yi karşısına almak, onunla doğrudan görüşme yapmak ve nükleer füze krizini çözmek için bire bir görüşme yapmak zorunda kaldı. Bu durum Çin’in ve Kuzey Kore’nin ABD Başkanı Trump’ı Kim Jong-un’la masaya oturmaya zorlama konusunda başarılı olmaları demektir. Bu, Kuzey Kore’nin tehditlerinin ve psikolojik savaşının başarılı olduğunu ortaya koyması açısından önemli bir gelişmedir.
Pazarlıkta ABD’nin isteklerinin kabul edilmesi ve Kuzey Kore’nin nükleer programından vazgeçeceğini, denemelere son vereceğini açıklaması onun psikolojik savaşında başarılı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Çünkü onun açısından önemli olan bu tehditleri, ABD’nin kendisine uyguladığı yaptırımlara son vermesi ve kendisini doğrudan muhatap olarak kabul etmek, kendisiyle bire bir pazarlık yapmak zorunda kalması için bir baskı aracı olarak kullanabilmekti. Trump, Kim’le görüşmek için Singapur’a gitmeyi kabul etmek zorunda kaldığı gibi bir sonraki görüşme için de onu Beyaz Saray’a davet etti.