Suudi Arabistan’ın müftüsü Abdülaziz bin Abdullah Âl-i Şeyh, başındaki diktatörün siyonist işgal rejimiyle açıktan ilişkiler içine girme çabalarının önünü açmak amacıyla siyonist işgalcilere karşı savaşmanın caiz olmadığına, onlara karşı fiili bir mücadelenin içinde olan Hamas’ın da terör örgütü olduğuna dair fetva verdi. Bunun yanı sıra Mısır’daki Sisi cuntası da İslâmî meseleler hakkında herhangi bir görüş beyan edilmesini bile tamamen kendisinin kontrolünde tutmak amacıyla elli kişilik bir akredite fetvacılar listesi yayınladı ve onların dışında kimsenin fetva verme yetkisinin olmadığını duyurdu.
Zulüm rejimleri bu şekilde bir yandan kendi hesaplarına ve tamamen kendilerinin gayri meşru politikalarının önünü açmaları için çalışan müftüleri öne çıkarırken, akredite fetvacılar listesi yayınlarken ilmin onurunu muhafaza etmeye çalışanların üzerine de terör çamuru atmaya çalışıyorlar. Bu amaçla Katar’a abluka uygulamak amacıyla aralarında ittifak kurmuş olan Arap ülkeleri merkezi Katar’da olan Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği’ni de kendilerince terör listesine aldılar.
Bu teşkilat, başında doksan yaşın üzerindeki saygın ilim adamı Prof. Dr. Yusuf El-Karadavi’nin olduğu ve bütün İslâm âleminden çok sayıda değerli ilim adamının üye olduğu oldukça kapsamlı bir birliktir. Çok farklı ülkelerden, farklı mezheplere mensup ve değişik görüşlerdeki ilim adamları bu teşkilatın çatısı altında bir araya gelmiştir. Bu teşkilatın Katar’a abluka uygulayan Arap ülkelerini daha doğrusu ABD’yi ve siyonist işgal rejimini en çok rahatsız eden yanı siyonist işgal rejimiyle ilişki içine girilmesine karşı olması ve bunun caiz olmadığına dair hüküm vermesidir.
Suudi Arabistan şimdi siyonist işgal rejimiyle doğrudan ilişki içine girmek için şartları ve zemini oluşturmaya çalışıyor. Bunun önünü açma işini de kendi ülkesindeki murtezika fetvacılara yaptırmakta zorluk çekmiyor. Ama İslâm dünyasındaki gençlik üzerinde önemli etkisi olan ilim adamları ve onları bir araya getiren bir ittifak buna fetva vermiyor. Zulüm güçleri onu devreden çıkarmak veya kapatılmasını sağlamak için de “terör” lekesini kullanmaya çalışıyorlar. Oysa Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği’nin terörle bağlantısının kurulmasına gerekçe oluşturacak herhangi bir delil bulunması mümkün değildir.
Bu teşkilatı terörle irtibatlandırmaya çalışan gerçekte ise kendileri terörle ve mafya çeteleriyle ilişkili olan söz konusu ülkeler şiddete başvuran gençlerin söz konusu teşkilata üye ilim adamlarının konuşmalarından etkilendiğini söylüyorlar. Böyle bir iddia tamamen saçma ve tutarsız bir irtibatlandırmadır. Bazı zulüm uygulamalarında şiddete başvurduğu iddia edilen bir kimsenin evinde arama yapıldığı zaman bir yazarın kitabının bulunması durumunda o yazardan ve kitaplarından etkilendiği iddia edilir. İşte ablukacı zulüm rejimlerinin de şiddete başvuran gençlerin Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği’ne mensup ilim adamlarının vaazlarından ve konuşmalarından etkilendiğini iddia etmeleri buna benziyor.
Zulüm rejimlerinin asıl istedikleri özgür bir dille konuşan, zulüm uygulamalarına karşı çıkan, hakkı ve adaleti savunan bir ilim adamının ortada dolaşmasına fırsat vermemektir. Bunu kendi ülkelerinde yapıyorlar. Ama sadece kendi ülkelerindeki ilim adamlarına karşı yaptıklarıyla yetinmeyip, çerçeveyi geniş tutmak istiyorlar. Bu konuda kendilerine talimat verenler de onların siyasetlerini ve stratejilerini belirleyen küresel güçler özellikle de ABD’dir. Bu savaş gerçekte ilmin ve ilim adamının saygınlığına karşı verilen son derece haysiyetsiz bir savaştır.