Aslında zulüm rejimlerinde de hakim sistemin ayakta kalmasını sağlayacak baskı uygulamaları ve cezalandırmalar için belli bir yasal zemin oluşturulmuştur. Ama bu yasal zeminin sabit bir felsefesi ve esas aldığı temel ilkeleri mevcut değildir. Temel ilkeler gibi gösterilenler ise pratikte uygulanan yasal sistemle tamamen çatışır. Onların ilkeleri, esas itibarıyla uygulanan baskı ve zulümleri kamufle etmekten başka bir amaç taşımaz. Bir yanda temel ilkelerde, herkesin konuşma ve düşünce hürriyetinden söz edilir ama öte yanda bir kişi, hakim sistemin uygulama ve politikalarını eleştiren görüşlerini açığa çıkardığı zaman sözü edilen ilkeler üzerine oturtulmuş sistemin kurumlarını karşısında bulur.
Zulüm sistemlerinin hep birbirine benzediğini tarihteki ve günümüzdeki zulüm sistemlerini incelediğimiz zaman görüyoruz. Onlar açısından insan, kurulan sistem ve yapıyı ayakta tutmakla mükelleftir. Bu görevi en güzel şekilde yerine getirenler, zulüm sistemleri tarafından taltif edilmeye de lâyık olabilirler. Ama diktatörlere kafa tuttukları, sistem açısından tehlikeli olmaya başladıkları zaman her türlü cezaya...