BAŞDANIŞMANI Ahmet Sever'in, sabık Cumhurbaşkanımızı anlattığı bir kitap çıktı. "Abdullah Gül'le 12 Yıl" adını taşıyor.
Henüz tamamını okuyamadım. Okuduğum kadarıyla ana fikri şu: Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan'ın iyi huylu, güzel ahlaklı, dürüstlük timsali olan tarafı. Eksikliklerinin tamamlayıcısı...
Fakat her nasılsa keramet Erdoğan'daymış gibi gelişti olaylar. Gül'ün erdemleri hasbelkader ona mal edildi. Nitekim Gül sahneden çekilince çıplak gerçek de ortaya çıktı. Varlığının kıymeti ancak yokluğunda fark edilen bir bahtsız siyasetçi olarak karşımıza çıkıyor Gül.
Ahmet Sever de yenmiş hakkını Gül'e iade görevine soyunuyor. Kitap için, Gül'ün kuyruk acılarının toplamı da diyebilirsiniz yani.
* * *
AK Parti'nin övgüye değer ne kadar icraatı varsa Abdullah Gül'e borçluyuz. Ne kadar yerilecek işi varsa sorumlusu Tayyip Erdoğan. Gül en birinci reformcu, en süper vizyoner, en şampiyon özgürlükçü, en faziletli demokrat, hep en en en... Erdoğan ise hep onun yancısı. Ne biliyorsak tersi yani.
Bu gerçeği kavratmadan patronunu allayıp pullayamazdı tabii Ahmet Sever.
Erdoğan'la arası bozulan herkese yakınlık gösterilerek, küstürdüklerine kucak açılarak, döktükleri toplanarak, hatalarından yararlanılarak yapılmış bir siyasi kariyer var kitapta. Erdoğan'ın aksine, herkesle iyi geçinmeye, kimseyle kötü olmamaya dayalı bir kariyer. Budur Sever'in buzluktan çıkarıp önümüze koyduğu nevale.
Gül'ün o dönem cömertçe dağıttığı mavi boncukların bir kısmını, artık gözden ve kuvvetten düşmüş muhataplarından da geri alıyor bu arada. Örneği; Zaman gazetesine sürmanşet olan sözleri...