Mehmet Ocaktan “Keşke siyasetin dili daha eğlenceli olabilse” diye içleniyordu dün.
Az eğlenceli buluyor demek ki.
Oysa kara mizah kıvamına çoktan erişti. Karikatürleşti, dahası mı var!
Güldürü dergileri rekabet edemeyip kapanıyor, usta mizahçılar yenik düşüp gülünçleştirmeye yetişemiyor, Zaytung’un hınzır zekası bile başa çıkamıyor, pes etti edecek...
Kafa bulma denemeleri, artık alaya aldıkları gerçeğin yanında sönük, sıkıcı ve yetersiz kalıyor, daha gerçek gibi duruyor hatta.
Gerçek haberi ironi sanmak, birbiriyle karıştırmak olağanlaştı; aslı parodisinin önüne geçti.
Siyasi dil daha fazla nasıl eğlenceli olabilir ki?
Güler gülmez hemen ciddiye bindirmeseler yeter, Ocaktan’ın dileği kabul olmuş sayılır bence.
Fakat baymadan, sıkmadan, bunaltmadan, hoşça vakit geçirtecek siyaset dışı şeyler de okumak istiyorsanız, bir önerim var.
Ertuğrul Özkök’ün “Tanrı’yı Gören Son İnsan” kitabı çıktı. Elden düşürtmeyen cinsten, kıvrak ve sürükleyici.
İmzalayıp göndermiş sağ olsun...
Yine ne muziplikler yapmış, neler karıştırmış diye aldım elime. Daha ilk sayfada karşıma, bana hitaben yazılmış şu allak bullak cümle çıkmasın mı: “Tanrı’ya inanmadan da Allah’ı sevmek mümkün...”
Buyurun burdan başlayın, besmelesi buysa...
Allah ile Tanrı ayrımını bulması epey kolaylaştırmış, alan açmış, elini rahatlatmış Özkök’ün, kabızlık tehlikesinden de kurtarmış.