HABERDE zaten ‘asker hükümete muhtıra veriyor’ havası yoktu.
İktidara ayar verici bir içerik barındırmıyordu.
Siyasi iradeye posta koymaya dönük değildi.
Meydan okuyucu bir ton taşımıyordu.
Kısacası, zaten demokrasiye bir askeri müdahale niteliğinde görünmüyordu.
Esasen, muhatap da iktidar değildi zaten.
MUHATAP NASIL SAPTIRILDI?
Muhtıraysa bile muhalefete veriliyordu, kafa tutmaysa bile muhalefete tutuluyordu...
Posta koymaksa bile posta koyulan iktidar değildi, siyasete antidemokratik bir müdahale vardıysa bile müdahalenin adresi başkaydı.
Fakat öyle bir pandomim koparıldı ki...
Bilmeyen de ‘askeri vesayet ölmedi yaşıyor, hâlâ aramızda’ zannederdi.
Haberi okumayan da cuntacılık ruhu yeniden hortladı diye algılardı.
Tantanaya bakan da ordunun kışladan çıkma ihtimali varmış sanırdı.
TEPKİLERİN DE ADRESİ ŞAŞTI
İtiraf ediyorum; Cumhurbaşkanı Erdoğan dün konuşuncaya kadar, olan biteni anlamakta güçlük çektim.
Yeni bir vesayetin kokusu çıktı da ben mi alamıyorum diye kendimden şüphelenmeye başlamıştım.
‘Kimse hükümete ayar veremez, kimse milli iradeye yan bakamaz, kimse askeri vesayeti geri getiremez, kimse hükümetle ordu arasındaki uyumu bozamaz’ çıkışları gırla gidiyordu.
Haberin kaynağında, 15 Temmuz’da darbecilerin safına geçmeyi reddeden Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar vardı.
Haber onun, şahsına ve TSK’ya dönük eleştirilerden duyduğu rahatsızlığı yansıtıyordu. Ve rahatsızlık muhalefettendi, iktidardan değil...
Habere imza atan ise 15 Temmuz direnişinin bir numaralı medya kahramanı, Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat’tı.