CUMHURBAŞKANI Erdoğan club, arena ve cafe gibi kelimelerin tabelalardan sökülmesini istemişti.
“Bir özentidir gidiyor” diyerek ‘Cafe’ üzerinde özellikle durmuştu.
Dil Kurultayı’nda dile getirdikleri aslında yeni değil.
‘Cafe’ hassasiyetini mesela, hemen hatırladım. Kızı Sümeyye Erdoğan’ın fikriydi.
5 YIL ÖNCEKİ BİR SOHBETTEN
Taha Akyol 21 Nisan 2012’de, Katar’a giderken uçakta konuştuklarını yazmıştı.
Laf, Trump Towers’tan açılıp tabelalarda İngilizce istilasına geliyor.
Erdoğan, Nihat Sami Banarlı’nın ‘Türkçenin Sırları’ kitabından bahsediyor.
Diyor ki:
“Banarlı’nın belirttiği gibi ‘ketebe, yektebu’ Arapçadır. Fakat ‘mektep, kâtip’ bizimdir...”
‘Kâtip’in yerini ‘sekreter’in almasından da yakınıyor, eski kelimeleri unutturmamak gerektiğini söylüyor.
‘CAFE’ YERİNE ‘KAFE’ YAZMAK KURTARIR MI?
Erdoğan’la Akyol konuşurken Sümeyye Erdoğan araya giriyor.
“Anadolu’nun uzak yerlerinde bile ‘Cafe’ yazıyorlar, hiç olmazsa ‘Kafe’ yazılsa”diyor.
Oysa Erdoğan’ın çözüm önerisi farklı.
Geldiği nokta şöyle: “Eskiden kıraathane vardı. Şimdi kulüp olmuş, kafeterya olmuş. Club, cafe; bu benim değil ki. Tabelalardan sökün demek hakkımız.”
Fakat üstattan da ayrılıyor burada.
Banarlı, bir kelimeyi milli yapan şeyin, kökenleri olmadığını savunur.
Söylenişi ve yazılışıyla bir dilin ses ve ahengine bürünen kelime, o dilin vatandaşlığına geçer, kimliğini alır, yerlisi ve millisi olur.
HANGİ GÖRÜŞE DAHA YAKIN?