AYŞE Arman'dan ödünç aldım bu kavramı.
Murat Ülker'le yaptığı pazar söyleşisinde geçiyordu. 5 vakit
çaktırmadan nasıl namaz kılabildiğini merak ediyordu muhatabının.
Şirketinde kendisine 'bey' lakabıyla hitap edilmesini yasaklayan
Murat Bey'le şöyle bir diyalog cereyan ediyordu aralarında:
-Çaktırmadan kılmıyorum ki...
-Çaktırarak mı kılıyorsunuz?
-Hayır çaktırarak da kılmıyorum, sadece namazımı kılıp
geliyorum...
* * *
Meğer kimselere duyurmadan da kalkıp namaza gidilebiliyor, sonra
yine kimseye namazlı niyazlı bir izahatta bulunma ihtiyacı duymadan
gelip yerine oturulabiliyormuş.
Ne saklıyor ne gösteriyor Murat Ülker...
Anlıyoruz ki iki türü var namaz kılmanın; isterseniz çaktırmadan,
isterseniz çaktırarak.
Helin Avşar'ın namaza başladığını ben bile biliyorum mesela,
kendisini tanımadığım halde.
Magazin haberlerini izleyenler artık çakıyor hemen kim ehli namaz
oldu, kim hâlâ beynamaz... Kim kıbleyi soruyor seccadesini sererken
poz vermek için, kim davulla-zurnayla umre yolcusu...
Galiba çaktırarak namaz kılmak diye buna deniyor.