Önce hafızası silinir düşen bir toplumun. Yani tarihi elinden alınır. Tarihi elinden alınmış bir toplum ne geleceğini okuyabilir ne de gelecek ufkuna sahiptir. Tarihe takılıp kalmak nasıl bir iç deniz gibi durağanlaştırırsa tarihsizleşmek de hiç bir anlamlı iz bırakmadan çölde kaybolan nehre benzer.
Hafızası silinmiş bir toplumun medeniyet idraki de olmaz. Geçmişin, yani tarihin yağmalanması ruhun talan edilmesi gibidir. Ruhların paramparça edilmesi demektir, bir toplumun düşmesi. Yeniden doğrulması, yeni bir bilinçle tazelenmesi uzun zaman alır.
Maddi yağmalanma ile başlar tarihsizleşme... O toplumu var kılan her değer yok edilir, mezata çıkar, gelişme, modernleşme çağdaşlaşma adına maziyi hatırlatan, aidiyet duygusuyla bağlı okunan her obje, mimari eser, kitap, kültür tahrip edilir. Ruhların tarumar edilmesi aynı zamanda kültürel sömürgeleşme demektir. Mesela biz bu tahribatı, bu ölümcül tarih yangınını her boyutta yaşamış bir toplumuz. Bizi var kılan değerlerin gücü olmasaydı çoktan yok olmuştuk ki hala toparlanma çabaları varsa o da temellerin sağlam oluşundan.