Terör örgütleri, hükümetleri sıkıştırmak ister. Öyleyse hükümetleri sıkıştıracak her söylem, terör eylemidir. Çünkü aynı amaca hizmet eder...
Darbeciler, hükümetleri yıkmaya çalışır. Öyleyse hükümetleri sandıkta değiştirme çabası da darbe suçuna girer. Çünkü amaçları birdir...
Buyurun size, ağız ve amaç birliği üzerinden yürütülen mantığın varacağı sonuç.
Adeta aynı amaç doğrultusunda iktidarları devirmeye çalışmak, darbeye teşebbüs olup çıkmaz mı?
Adeta ağız birliği içinde hükümetleri eleştirmek ve yıpratmak, terör faaliyeti sayılmaz mı?
Ne ala da, FETÖ’yle mücadeleyi sulandırarak itibarsızlaştırmaya en çok kim can atar peki...
FETÖ davalarının inandırıcılığını sarsan, amacından saptırıldığı ve kullanıldığı tartışmalarına yol açan zorlamalara da buradan bakalım.
FETÖ davalarının içi mi boşaltılıyor, rayından çıkartılıp araçsallaştırılıyor mu, başka hesaplaşmalara mı alet ediliyor kuşkusu uyandırmak, FETÖ’den başka kimin işine yarar?
Sözcü yazarlarına FETÖ’cülükten dava açılması, örgütün amacına hizmet ve yardım kapsamına mı sokulacak bu durumda?
Necati Doğru, Emin Çölaşan ve benzerlerinin, FETÖ’ye hiyerarşik üye olmadan bilerek yardımla suçlanmasındaki açmaz, tam da budur işte.
Suçlama; kendisiyle çelişen, kendi kendini çürüten bir hukuk mantığına dayanıyor.
Sözcü yazarlarının öteden beri şeklen FETÖ’ye karşı durmuş olmaları, kendilerini saklayan birer kripto FETÖ’cü olmadıkları anlamına gelmez çıkarsaması, neyi kanıtlar tek başına?
FETÖ, gizli elemanlarını, sureti haktan görünme yöntemiyle kamufle eden sinsi bir örgüt, doğru da...
Herkes hakkında söylenebilir. Kendini karşıt gibi göstererek gizlemek gibi afaki suçlamalardan kim kurtulabilir ki...
Yargılanmayanların ayrıcalığı mı var, kripto olmadıkları ne malum, amaç birliği yapmadıkları nereden belli demezler mi?