AK Parti’yle yollarını ayıran Davutoğlu ve Babacan için, Erdoğan şöyle dedi:
“Nasıl bir ihanetin içinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lazım. Onlar o makamlara layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler.”
Devamında da bakanlık, başbakanlık, genel başkanlık makamlarının onlara bir irade tarafından verildiğini ama kıymetini bilmediklerini söylüyor.
Dikkat edin, hep verilen “makam”dan söz ediyor, “görev”den değil.
Oysa zehir zemberek bir notla Hazine ve Maliye Bakanlığından ayrılan Berat Albayrak hakkında, çok farklı konuşuyordu.
Erdoğan, ekonomi yönetimindeki performansını överek Albayrak’ı, eleştirilere karşı şöyle savunmuştu:
“Bu mücadelenin ön safında Berat Bey yer almıştır. En büyük talihsizliği, damat sıfatının bu alanlardaki birikimi, gayretinin önüne geçirilmiş olmasıdır. Herhangi bir siyasetçi olarak bu işleri yapsaydı, kendisiyle ilgili değerlendirmelerin daha objektif olabileceğini düşünüyorum.”
Yani Berat Albayrak, damat olduğu için değil, ehliyet ve liyakatinden dolayı o göreve getirildi ve görevini de layıkıyla yaptı.
Peki Davutoğlu ile Babacan, layık değildilerse hangi vasıflarından dolayı o “makam”lara getirildiler?
Ve bir yararları yoktuysa, neden onca yıl orada tutuldular? Milletin emanetine ihanet boyutu ne olacak?
Üstelik koca memlekette, layık hiç kimse yok muydu ki göreve onlar seçildi? Tek kriter lidere sadakat, iradesine kayıtsız şartsız bağlılık ve itaatse Berat Bey’e tanınan ayrıcalık, nereden geliyor?
Hainlik suçlamasında bile tutarsızlık var.
Aryıca ehliyet ve liyakat şartı aranmadığını söylemek, ayrılmayıp kalan iktidar kadrolarına da haksızlık değil mi?
Birikim ve emeklerinden yararlanılanlar, emeklerinden siyaseten yararlanana diyet borçlandırılıyor.
Hem emek verip hizmet etmişler, hem de ters düştükleri için nankör, vefasız ve hain oluyorlar.
Bağlılık ve sadakat, yola çıkılan ilkelerle milletin menfaatlerine mi olmalı? Liderin şahsına mı gösterilmeli? Lider, ilkelerden ayrılsa, rotayı değiştirse bile mi?