Satan, elindeki malı bir saat sonra kaçtan satacağını bilemiyor. Alan, bir saat sonraya kalırsa kaçtan alabileceğini kestiremiyor.
Satan; yerine geri koyamayacağı fiyattan zararına satsa mı, biraz daha tutsa mı?
Alan; ne kadar bulur, borç harç alabilirse alsa mı, zamlanmasını mı beklese?
Satan da alan da beraber ıslanıyor bu zam yağmurlarında. Tedbiren açabilecekleri tek şemsiye, elverdiğince stoklamak.
Fiyatların bile belirlenemediği, gün içinde bilmem kaç kez değiştiği bir belirsizlik ortamında tüketici, üretici, perakendeci önünü nasıl görecek de hesabını, kitabını tutturup ayakta kalacak?
İktidar, güven ve istikrarı sağlayacağına stokçuların peşine düştü. Sebep yerine yine sonucu düzeltmekle uğraşıyor.
Fiyat istikrarı olmadan ekonomi döner mi? Piyasa felç.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğrusunun ne olduğunu söylemişti.
11 Kasım 2020 tarihli haberlerde şöyle yazıyordu: “Erdoğan konuştu, TL dolara karşı değer kazandı.”
İktidar, Erdoğan’ın o konuşmada söylediklerini yapsa ekonomi yine rayına girecek.
AK Parti grubunda “yatırımları yeşerten iklimi tesis etmenin, ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, istikrarı sağlamanın yolu hukuk devletini güçlendirmekten geçiyor” demiş, yeni reformlar sözü vermişti.
“Elbette tüm bunları, serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, şeffaflığı ve öngörülebilirliği artırmak suretiyle...”
Hedef, “Ekonomi politikalarımızı fiyat istikrarı, finansal istikrar ve makroekonomik istikrar üzerine” kurmaktı.