ŞÖYLE bir teşkilat düşünün; diş geçiremediği içişleri bakanına 'İrancı' yaftası yapıştırıyor.
Sonra bir gün cebine ‘Sen şiasın’ yazılı bir not pusulası koyuyor.
Sonra da notu görünce nasıl köpüreceğini, o tezviratı yayanlarla ilgili ileri geri nasıl atıp tutacağını kaydetmek istiyor, odasına yerleştirdiği dinleme cihazının öbür ucuna geçiyor.
Daha sonra da o kayıtları aleyhinde delil olarak kullanıyor, kendilerine karşı kişisel kini, garezi var diye bakanı afişe ediyor.
Şeytanın aklına gelmeyecek bu tezgâh, aynıyla vaki.
İçişleri bakanlığı sırasında Beşir Atalay’ın başına geliyor.
Olayın içyüzünü ise şimdilerde gözaltına alınan FETÖ’cü bir istihbarat polisinin ifadesinden öğreniyoruz.
Dinleme kayıtlarını deşifre edip tapeye döken görevlinin kendisi olduğunu itiraf ediyor.
Bu şeytani planları yapanlar, dümencilikte şeytanı dahi çırak çıkarmaz mı?
Devam eden FETÖ soruşturmalarındaki en kritik şüphe bu.
‘Acaba ne dümenler dönüyor’ kuşkusu...
Çin dönüşü uçakta bir gazeteci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olası dümenlerden birini soruyor.
Devlet içinde kendilerini gizlemeyi hâlâ başaran kripto FETÖ’cülerin, bir taşla iki kuş vurma ihtimalleri hakkında bir soru.
Ya yanlış isimleri FETÖ’cü diye listelere yazıp ihraç ettiriyorlarsa... Ya böylece hem yerlerini koruyup hem de FETÖ’yle acımasızca savaşıyor görünerek göze girmeyi başarıyorlarsa...
Neyse ki cevaptan, Erdoğan’ın dönebilecek dümenlerin farkında olduğunu anlıyoruz.
Bir kere bu kuşkuya kafadan hak veriyor.