'ANAYASA Mahkemesi, yürüyen davalarla ilgili şikâyetleri görüşemez' diyebilir manşetiniz.
Geçmiş örnekler karşınıza çıktığında verecek bir cevabınız da olabilir.
‘Ergenekon terör örgütü’ yöneticiliğiyle suçlananlar, ‘eyvah kumpas’ feryatları basıldıktan sonra aynı yolla mı özgürlüğüne kavuşmuştu?
Siz de haksız tutuklanan darbe davası sanıklarının tahliye kararlarını çılgınca alkışlamış mıydınız?
Neden dün öyle bugün böyle davrandığınızın tutarlı bir açıklamasını dahi bulabilirsiniz.
* * *
‘Bundan önce ne olduysa oldu, AYM bundan sonra tutukluluğa itirazları görüşemez’ demeye tutabilir yüzünüz.
Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’si tek bir ağızdan ‘görüşürüm’ diye ayağa fırlasa da fark etmez.
Karşı oy kullanan 3 üye kendi aralarında bile anlaşamamış, gerekçeler üzerinde fikir birliğine varamamışlar, sizi ne bağlar.
Duymazdan, görmezden gelebilirsiniz.
* * *
‘Ben anlamam onu bunu, dün esasa girmek değildi ama bugün esasa girmek, dün yetkisini aşmak değildi ama bugün yetkisini aşmak, dün yerel mahkeme yerine geçmek değildi ama bugün geçmek, dün Yargıtay’a özenmek değildi ama bugün özenmektir’ diyebilirsiniz.
Bir fikirdir, bütün zorluklarına rağmen temellendirilmesi mümkün, savunulması caiz...
Adalet Bakanlığı’nın AYM’ye yol veren görüş yazısı, gulyabani gibi önünüzü kesse bile tınmayabilirsiniz.
‘Adalet Bakanı Bekir Bey’in sorunu o, faka basmasa, kontrpiyede kalmasaydı, beni ırgalamaz, böyle şey olamaz, AYM bu davaya karışamaz’ görüşünde sebat edebilirsiniz.
‘Madem tutuklanmaları çok lazımdı, serbest yargılanmalarında pek büyük sakıncalar vardı, bunlar nelerdir, Can Dündar’la Erdem Gül neden haklarında hemen soruşturma açıldığında değil de 6 ay sonra tutuklandılar, tutuksuz yargılansalar ne zararı vardı, hangi ihtiyaca binaen derdest edildiler, hukuken ne değişti, yeni ne oldu da hapse tıkılmaları icap etti’ gibilerinden ahiret soruları karşınıza dikilse ne.
Vardır hepsinin bir tevili.
* * *
Siz MİT TIR’ları haberi için ‘siyasi ve askeri casusluk faaliyetidir, açıklanmasında ulusal güvenlik açısından sakınca bulunan çok gizli devlet sırlarının ifşasıdır’ dersiniz...
Başkası ‘16 ay önce Aydınlık gazetesinde yayınlanmış ve herhangi bir takibata uğramamış, siyasi kin ve garezle dolu, asgari gazetecilik ahlakından yoksun, fazlasıyla sorunlu bir kara propaganda haberini tekrar yapmak dışında ne kanıtınız
var’ diye, elinizdeki somut casusluk delillerini görmek ister.
Ama bu sınırlar içinde cereyan eder atışma.
* * *
Bir adım ötesi, ‘Gazetecilik değil vatana ihanettir yaptıkları, suç işlemişlerdir, AYM casusluğu aklayamaz’ demektir.
Gerçi tutuklanmalarının haksızlığına mı, yoksa basın ve ifade özgürlüklerinin de ihlal edildiğine mi karar verilmesine daha çok bozulduğunuz anlaşılmaz...
Fakat olsun, dersiniz onu da.
Karşılığında şöyle şeyler duyarsınız:
‘Tutukladığın gazeteciyse ve neden tutuklanmaları gerektiğini somut delillerle ortaya koyamıyorsan...
Neticede gazeteciler üzerinde gözdağı, özgür habercilikten caydırma, yıldırma ve pıstırma etkisi uyandırıyor, otosansür havası yayıyorsundur.
Ve dolayısıyla yaptığın sadece kişi hürriyetini çiğnemek değil, basın ve ifade özgürlüğüne de ölçüsüz bir müdahaledir...’
Duyarsınız da oralı olmazsınız. ‘Basına müdahaleyse müdahale, ne olmuş yani’yle lakaytça geçiştirmekten kim alıkoyar sizi.