Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi Cemil Çiçek, "siyasette adama kirlettiği testiden su içirirler" demişti.
'Oh olsun, o da testiyi kirletmeseydi' denecek şey değil. Çünkü siyasetçi iktidardaysa kirlettiği testiden, milletine su içiriliyor. Bedeli, millete ödettiriliyor.
Hani çulsuz abdala 'kar yağıyor' demişler, çaresiz 'titremeye hazırım' demiş ya...
İktidar fedailerine de 'Sisi, Esad bundan böyle sevilecek' komutu yetiyor. Hazırda bekliyormuş gibi başlıyorlar sevip sevdirmeye.
'İpleri koparmayın, bedeli ağır olur' diyenler, düne dek katil sevicilikle suçlanıyordu.
İktidar, dün kopardığı ipleri bugün 'meğer lazımmış' diye onarıyor. Fakat koparırken de onarırken de en doğrusunu yapmış oluyor.
Yine dünden uyaranlar suçlu, aklı sonradan başına gelenler değil.
Aradan geçen 9-10 yılın tahribatı, millete zarar ziyanı ne olacak? Kim sorumlusu, baştan uyaranlar mı!
Kılıf uydurma yarışındalar, sığarmış gibi.
Bir bakan yardımcısı, Müslüman Kardeşler'e yıkıyor sorumluluğu. Radikalize edilmişler, teröre bulaştırılmışlar. Onlara karşı Sisi'yle bir olmaya, bizim iktidarı onların hataları zorlamış.
Bir başkası; istediğimizi alıp kavgayı kazandığımız için Mısır'la, Sisi'yle barışma zamanının artık geldiğini yumurtluyor. Mecburiyetten, köşeye sıkıştığımızdan, kayıplarımız büyük ve taşınamaz hale geldiği için değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bile aksini anlatıyor. Son uçak söyleşisinde var. Barışma karşılığında Sisi'den tek isteği, Akdeniz'de karşımızda yer almayı bırakmasıymış.
Sisi; dizlerinin üstünde sürünerek kapımıza gelmiş, yalvar yakar aman mı dilemiş oluyor bu durumda? Esad, Suud Veliahtı, Emirlikler Şeyhi gibi mi?