2023’te, dini savunanlarla dine saldıranlar arasında bir seçim yapılacakmış gibi göstermek kimin işine gelir?
Bunu isteyen sadece iktidar değilmiş. Muhalefet tarafında da epey su taşıyanı var.
İktidarın değirmenine su taşımayı reddeden muhalefet siyasetçisi, linç bile yiyor.
Kılıçdaroğlu, iki tarafın da hedefinde. Siyasi mücadeleye, din kavgası süsü verilmesine direniyor, çanak tutmuyor diye.
Çıkıp tarikat ve cemaatleri kapatmayı, ellerindeki bütün yurtları devletleştirmeyi vaat etmeliymiş.
Taleplerinin altındaki bir tepki, şahin muhaliflerce kabul görmüyor, yeterli bulunmuyor.
Hatta suçlayıcı, genelleştirici ve yasaklayıcı bir dille meseleyi siyasete taşımayana “oy moy yok” diyorlar.
Onlar varken iktidarın da başka dosta ihtiyacı yok. Bu güveni hiç hayal kırıklığına uğratmadılar.
Yasaklamak çözse, neredeyse yüzyıl önce kapatılmalarına dair kanun çıkarılan tekkeler, türbeler bugün hala tartışılır mıydı?
Aynı kanunla yasaklanmış şeyhlik, müritlik, dervişlik gibi unvanlar hala bahse konu olur muydu?
1925’te kanun emri çıkarıldı diye bütün memurlar şapka mı giyiyor sanki...
Hayatın çapraşık, karmaşık doğasına aykırı dümdüz emir ve yasaklarla toplumsal sorunlar halledilebilse, çoktan halledilmiş olmaz mıydı?
Muhalefet partileri, özellikle de Kılıçdaroğlu CHP’si, son 19 yıllık deneyimlerinden dersler çıkardı. Ama şahin destekçileri için aynı şeyi söylemek zor.
19 yaşındaki Enes’i cemaat evinde intihar bunalımına sürükleyen nedenleri, baskıları tartışmak başka şey. Bunun üstünden irticayla mücadele söylemini, ruhunu hortlatmak başka şey.