KANAL 7'deyken askeri vesayete çok rahatsızlık verdik, çok canlarını sıktık, gözlerine batan çok 'muzırlık'lar yaptık, çok tatlarını kaçırdık.
Onlar da kışlalara, karargahlara ve askeri lojmanlara sokmadılar bizi. Lojmanlardaki ortak antenlerden çıkardılar, kumandalarda yasakladılar. Davalarla, akreditasyon ambargolarıyla, teftişlerle, cezalarla, ekran karartmalarla sıkıştırdılar; ‘irticayla mücadele’ bahanesiyle çok üstümüze geldiler...
Ama uydudan komple atılmadı Kanal 7. El konmadı, başına kayyum
atanmadı. İflahını kesmediler, kesemediler.
Ancak madem, ne bugün o güne benzemektedir. Ne seçilmişlerle
yürüyen bugünkü rejim, cuntacılarla yürüyen o günkü vesayet
rejimiyle kıyas edilebilir. Ve ne de Kanal 7’nin o günkü konumuyla
Koza-İpek medyasına halihazırda yöneltilen suçlamalar arasında
herhangi bir ‘paralel’lik kurmak mümkündür...
Üstelik madem geçmişte yapılan haksızlıklar, bugün yapılanlara
haklılık kazandırmaz. Suimisal emsal olmaz, kötü örnek, örnek
değildir...
Öyleyse mukayese etmek gereksiz, yanlış ve yanıltıcıdır deyip hadi
bunu geçiyorum.
* * *
Fakat beni de galiz küfürlerin önüne atan şu örneği alın mesela. Cumhuriyet gazetesinin cumartesi günkü ‘Skandal kayıt’ manşetinin asıl kendisi bir skandaldı.