BAHÇELİ'nin kendi analizinden gidelim.
Erdoğan koalisyon istemiyorsa...
Davutoğlu da Erdoğan'ın telkin, tembih ve yönlendirmeleriyle
ağırdan alıyor, zamana oynuyor, gün doldurmak için
oyalanıyorsa...
Oyun planını böyle tespit ediyorsanız...
Temel teziniz buysa...
Kafanızda hiçbir şüpheye yer kalmamışsa, bundan adınız gibi
eminseniz...
Ve bu planı bozmaya azmetmişseniz...
Erken seçimi yaptırmamaya ahdiniz varsa...
Ne yapıp ne edip Davutoğlu'nu, Erdoğan'ın yörüngesinden, AK
Parti'yi sarayın çekim alanından çıkmaya zorlayacaksanız...
Bir kere bunu kafaya koymuşsanız...
Sizden ne beklenir?
* * *
İki şıklı bir strateji izlersiniz.
Birincisi; azınlık hükümeti dahil, seçim hükümeti modellerine geçit
vermezseniz. Kaçış yollarını keser, tavizsiz bir tutum içine girer,
'kapı duvar' politikası izlersiniz.
Her ne surette olursa olsun yumuşamaya yanaşmaz, yakınlaşmanın
ihtimaline bile kapı aralamaz, en ufak bir umut vermezsiniz.
MHP de bunu yaptı.
Bu uğurda AK Parti'yi CHP'ye mecbur etmesi bile
anlaşılabilirdi.
'Toplumsal yarılmaya en iyi gelecek reçete, ikisinin uzlaşmasıdır'
derdi.
Ülkenin acilen bir 'büyük uzlaşma'ya ihtiyaç duyduğunu, bunun
gerçekleşmesi için aradan çekildiğini, iktidara ortak girme
fırsatından feragat ettiğini söylerdi.
Söyledi de nitekim...
Kendisinin kurmadığı koalisyonu AK Parti'yle CHP'ye kurdurmayı en
birinci vazife edindi.
Sıkıştırmak için her gayreti gösterdi, her baskıyı kurdu, bütün
gücüyle itekledi.
Fakat olmadı. A şıkkı gerçekleşmedi.
O halde iş başa düştü demez misiniz? Misyonu tamamlamak üzere B
şıkkına geçmez misiniz?