SENE sonu vuku bulan iki olay, hatırat yazıp yazmama üzerine tekrar düşünmeme ve kararımı gözden geçirmeme yol açtı.
İkincisinden başlayayım.
‘Başımızın gözümüzün sadakası olsun, üstü kalsın’ denilerek gölgesi baştan kovulası bir seneydi. Sağ çıktığımız mucize.
Fakat hatırlamak bile istemeyeceğimiz bu sene, giderayak bende ters tepki oluşturdu.
Tam 2015 çekip gidiyor derken son bir kara haber geldi. Yeni Akit yazarı Hasan Karakaya’yı kaybettik.
Ölülerin arkasından, üstelik cenazesi daha yerde dururken kötü konuşmak, iyi bir insanlık hasleti değildir.
Hayattayken aranızda her ne münakaşa yaşanmış olursa olsun... Sonuçta, rahmetliyle halledilmemiş tek hesabınız, olsa olsa ağız dalaşınızdır, kalem kavganızdır.
Dili sivriydi, tepesi attı mı dümdüz giderdi, hakikat. Kelimelerle canınızı acıttığını, kalemiyle sizi kırdığını, incittiğini düşünebilirdiniz. Ama o kadar.
Başka türlü Allah kuluna fiske vurmuşluğu, günahına girmişliği, hakkına hukukuna göz koymuşluğu, can yakmışlığı yoktu.
Neticede vardıysa açık kalmış bir hesabınız... Helalleşmeme, bağışlamama hakkınızdan da feragat etmiyorduysanız... En kabadayı yüzleşmeyi mahşere bırakır, hesaplaşmayı öte tarafa havale eder, ‘Allah taksiratını affetsin’ der yolunuza giderdiniz...