Muhalefet, Birleşik Arap Emirlikleri’yle yakınlaşmayı sorguluyor.
İktidar, Abu Dabi’yi 15 Temmuz darbe girişiminin finansörlüğüyle, Türkiye düşmanlığıyla, Erdoğan’ı devirmeye çalışmakla suçluyordu.
Ne değişti de tekrar kardeşimiz oldular?
Niye kavga ettiğimiz de, neden barıştığımız da açıklığa kavuşturulmadı.
Doğrusu, baştan gemileri yakmamak, köprüleri atmamaktı.
Devlet ve diplomasi dilinin dışına çıkmak, gelene geçene “diklenmek”, düşman çoğaltmak yanlıştı.
AK Parti, “diklenmeden dik durma” dış politikasını terk ederken eleştiren biri olarak, manevrasını destekliyorum.
Geri dönsün de neye borçluyuz bu dönüşü?
Şimdi iktidar; Mısır’la, Suud’la, Abu Dabi’yle ilişkileri toparlamak, “dış güçler”le yeniden dost ve kardeş olmak istiyor.
Fakat ilişkilerimizdeki gelgit, millete neye mal oldu, bu bir.
Mısır bile ağırdan alıyor, barışmak için talepleri var, ne verip ne alıyoruz, bu da size iki!
Diklenmek de barışmak da bedavaya gelmiyor. Ödediğimiz bedelin ve ne diye ödediğimizin hesabını sormak, normalleşmeye karşı çıkmak değildir.
İpleri koparırken “yapmayın etmeyin, sağduyuyu elden bırakmayın, diplomasiden ayrılmayın” diye uyaranın darbeciliğinden giriliyor, düşman ağzıyla konuşup şehitlere ihanet ettiğinden çıkılıyordu. Denmedik bırakılmıyordu.