A Haber’de, Fatih eski Belediye Başkanı Mustafa Demir’e rastladım. Şimdi TBMM’de, AK Parti milletvekili.
Pakistan örneğini kullanarak parlamenter sistemi kötülemek için kurulmuş bir masada oturuyordu.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin faziletleri ile parlamenter sistemin fenalıkları üstüne, hep birlikte konuşuyor da konuşuyorlardı.
Milletvekili Demir, şöyle esip savuruyordu...
Güya parlamenter sistem dış güç müdahalesine açıktı, Pakistan örneği bunu göstermişti. ABD, istediği zaman bir komployla başbakanı değiştirebiliyordu. İmran Han’ı da Meclis’te bir güvenoyu darbesiyle indirmişti.
Bizdeki kişi hükümeti sistemi olsa, Meclis’in güvenoyu dahil yapabileceği hiçbir şey olmasa, halk bütün iktidar yetkisini doğrudan bir kişiye verse böyle olmazdı.
Yani dış güçlerin çok kişiyi ayartıp etkisi altına alması daha kolaydı. Seçilmiş Meclis’i tehditle korkutabiliyor, şantajla manipüle edebiliyorlardı. Oysa seçimle gelmiş tek bir kişiyi, mümkün değil korku ve ayartmayla etkileyemezlerdi.
Bu da Cumhurbaşkanlığı sistemini dış güç saldırılarına karşı daha dayanıklı ve emniyetli kılıyordu.
Mustafa Demir’in gördüğü büyük oyunun dayanağıysa, İmran Han’ın şu desteksiz iddiası:
Birkaç ay önce birkaç milletvekili Amerikan büyükelçiliğine gitmişti. Onlara, Meclis’te güven oylamasıyla Başbakan’ı düşürmeleri söylendi. Yerine de ithal ve kukla bir hükümet kurmaları...
Sanki koalisyon ortakları, ekonomideki kötüleşmelerden İmran Han’ı sorumlu tutarak ters düşmemişler. İktidar ortakları karşısına geçmese, başka bir güç Meclis’te onu başbakanlıktan indirebilecekmiş gibi...
Zaten bizde yeni sisteme geçişten sonra yaşananlar da Mustafa Demir’i haklı çıkarıyordu.
Rahip Brunson’ın ABD baskısıyla bıraktırılması, casusluk sanıklarının ricaları üzerine Almanya ve Fransa’ya iadesi, Kaşıkçı Cinayeti davasının Suud’a devri vesair hep parlamenter sistem zamanındaki skandallar değil miydi?