Konu; TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın, yurt dışından dönerek ifadeye çağrılmayı beklerken şafak baskınıyla evinde gözaltına alınması.
Baskın, iktidar liderlerinin çıkışlarından sonra geldi.
O arada Fincancı, sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarında PKK’ya karşı kimyasal silah kullanıldığıyla ilgili sözlerine açıklık getirdiği halde...
Çarpıtıldığını, “kullanılmıştır” demiş gibi yansıtıldığını, oysa
böyle demediğini söylemişti.
Öylece bırakmış, düzeltmemiş ve terör propagandasına alet edenleri
yalanlamamış sayıldı yine de.
Terör örgütünün, karalayıcı bir iddiasıydı; Fincancı da bir soru üzerine, incelenmesi gerektiğini dillendirmişti.
Yaklaşımı, sorumsuzca bulunabilir, kınanabilirdi. Ama o kadar...
Fincancı, Adalet Bakanı Bozdağ tarafından bile devlete ve millete düşmanlıkla suçlandı.
Evinde, asker babasının vefatını takiben karakola teslim ettiği tüfek ve mermilerden kalma, gözden kaçmış iki-üç fişekle piyasada satılan bir kitap bulunmuştu.
Üstelik adli tıpçı, ateşli silahlar dersi veriyor, 9 mm’lik de tabanca mermileri var, daha ne olacaktı!
Bu materyallerle suçüstü yakalanmış gibi gösterildi. TRT başta,
iktidar medyasında “kalaşnikof mermileriyle yasaklı bir örgütsel
yayın” ele geçirilmiş diye sunmaya yetmez mi!
Sonuç; terör propagandası ve devleti aşağılama suçlarından gözaltında.
Bu satırlar yazılırken de çıkarıldığı mahkemece tutuklanması bekleniyordu.
Gelelim kambur feleğin unutturduğu, ortadan kaybettiği o anahtar sözlere...
Terörle mücadelenin hangi zeminde yürütüleceğiyle ilgili cesur ve oldukça ileri sözlerdi, Erdoğan’a aittiler.