Anlayamıyordum bir türlü; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın başta olmak üzere, Ankara’dakiler niye Rusya’nın sözcülüğüne soyunuyordu?
Peskov’u, Zaharova’sıyla Moskova’nın; yeterince sözcüsü, sözcü yardımcısı vardı. Washington Üniversitesinden doktoralı sözcü aramıyorlardı, Moskova Üniversitesi mezunları yetiyordu onlara. Dillerini de yutmuş değillerdi, pabuç gibi uzatabiliyorlardı istediklerinde.
Putin’le Lavrov’un da kaba kuvvetten başka dil bilmedikleri, icabında kendilerini anlatmaktan aciz oldukları söylenemezdi. Dünyayı tehdit etme konusunda bir sıkıntıları, dışarıdan sözcülük hizmeti almaya ihtiyaçları yoktu.
Yine de Sözcü İbrahim Kalın; kah ABD TV’sine, kah yerli-milli ekranlara çıkarak Kremlin’in taleplerini dünyaya bildirmekten geri durmuyor. Israrla Rusya’nın, “dünyayı daha eşitlikçi ve adalete dayalı bir düzen kurmaya çağırdığı”nı söylüyor. Bir değil, iki değil...
Suriye’de, Ukrayna’da, Kırım’da, Çeçenistan’da, hatta Londra’yla Berlin’deki suikastlarda yaptıkları buydu demek. Eşitlikçi ve adil bir dünya düzeni kurmaya girişmişlerdi. Putin’in dediği gibi; satanist Batı elitlerinin LGBT zorbalığıyla savaşmaya gittiklerini sanmayalım yani.