Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan cepheden şöyle bir itiraz alıyorum.
Ha ‘çift başlılığı ortadan kaldırıyoruz, devlet yönetiminde ikiliğe son veriyoruz’ demişsin...
Ha ‘tek adamcılık getiriyoruz, parti devletine geçiyoruz’ demişsin...
Birinde tersinden, diğerinde düzünden söylemiş oluyorsun, aynı şey.
Çift başlılığı kaldırınca zaten rejimi ‘tek adam’cılaştırmış olmuyor musun?
RÖVANŞİZMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK DEĞİLSE NİYETİN
Bir parlamenter sistem propagandistinin asla düşmemesi gereken bir yanılgı bu.
Başkanlık propagandacılarının kolay yoldan Atatürk’lü, İnönü’lü argümanlara sarılmasına yol açarsın.
Yapacağın tek şey de o dönemin kendine özgü şartları, özel koşullarıyla açıklamaya çırpınmak...Yani kendi tek adamcı, parti devletçisi geçmişini haklılaştırmaya çabalamak olur.
O zamansa karşına bu dönemin özel şartları, özgün koşulları çıkarılır.
İşte zokayı o an yutarsın.
***
Sen, karşı tarafı sıkıştırayım derken...sayende mücadele gelir şu argümana sıkışır.
Senin ‘tek adam’ rejimin kötü, benim ‘tek adam’ rejimim iyi...
Senin ‘parti devleti’n gayrimeşru, benim ‘parti devleti’m meşru...
Senin tahakkümcü devr-i iktidarın haksız, benim tahakküm gerekçelerim haklı...
Yenişme olmaz, en fazla ödeşme tadı bırakır ağızda.