BÜTÇEDE karadelik açma pahasına hesapsızca seçim rüşveti
dağıtan, hazine kesesinden ‘oy avcılığı’ yapan, halkın duygu ve
değerlerini sömüren, kutsallarını istismar eden, gerçekçi
olmadığını bile bile tozpembe ‘gelecek hayalleri’ satan, fantezi
bezirgânlığıyla boş umut tacirliği yapan...
Kısacası; halkın çıkarlarını ona göz koyanlardan koruyacak tek
seçenek olduğuna inandırma palavralarına dayanan... Halkçılığı
‘halk dalkavukluğu’na vardıran popülist iç siyaset için söylerler;
‘Bu kadar popülizm, komünizm getirir’ diye.
Yani sonu bataktır, fakirlik ve sefalette eşitlenmektir.
Hollanda örneğinde gördük ki...
Kurtarıcılığa soyunup halkı arkasına almak için, ‘tehdit ve
saldırı altındayız’ paranoyasını kullanarak düşmanlık duygularını
körükleyen dış politika
popülizmi de faşizm getiriyor.
HOLLANDA’YI ŞARLATAN KURTARICILARIN ŞERRİNDEN KİM KORUYACAK?
İç siyasette popülizmin, emeğini sömürüp zenginliğini çalanlardan
koruma vaadiyle, geçmişte halkı nasıl soyup soğana çevirdiğini acı
deneyimlerden biliyoruz.
Hollanda tecrübesi ise ‘milli duyguları’, düşman ve tehdit algılarıyla kamçılaya kamçılaya şahlandıran dış politika popülizminin ne kadar tehlikeli olabileceğini bir daha gösteriyor.