BAŞTAN söyleyeyim; Sinan Çetin'le ahbaplığım var.
Oğlu Rüzgar Çetin’i de tanırım, magazinel imajıyla alakası
olmadığını bilecek kadar tanırım.
Maalesef telafisi imkânsız bir trafik kazası yaptı, bir polisimiz
şehit oldu. Arkada acılı bir aile kaldı, hiçbir şey onların
kayıplarını geri getiremeyecek bir daha...
Hepsi, buna Rüzgar ve ailesi de dahil, hayatlarının geri kalanında
bu kahredici gerçekle yaşamak zorunda.
***
Rüzgar 6 aydır Silivri Cezaevi’nde tutuklu. Yargılaması devam
ediyor.
Kendisi hapiste yatıyor ama gün geçmiyor ki adı bir magazin
haberine katık edilmesin.
Gün geçmiyor ki ‘Sinan Çetin magazin muhabirlerini karşısında
görünce karşı kaldırıma geçti, yolunu değiştirdi, suspus oldu’
vesair içerikli bir tırıvırı haber okumayalım.
En son Bodrum’da ‘görüntülendi’ğini haber yaptılar.
‘Yakalanmamak için çadır kampına kaçtı ama orada da enselenmekten
kurtulamadı, tatili zehir oldu’ diye marifetlerini iftiharla
sunuyorlar bir de.
Ondan bir gün önce de İstanbul’da magazincilerin göz
hapsindeydi.
‘Oğlu hapiste olduğu için zor günler geçiren ünlü yönetmen Sinan
Çetin, bayram günü bankamatikten para çekerken yakalanınca bırakıp
gitti’ haberlerine maruz kaldık.
Epeydir gözlüyordum, nerede duracak bakalım diye. Durmuyor...
Evlat hapiste, baba göz hapsinde. Biri cezaevinde tutuklu, diğeri
dışarıda gözetim altında tutuluyor.
Henüz kesinleşmemiş bir mahkûmiyeti birlikte yatıyorlar.
***
Tanışıklığımı ve dostluk duygularımı karıştırmadan yazıyorum.
Torpil geçmeden soruyorum.
Hak yerini bulsun mu istiyoruz, adalet mi talep ediyoruz?..
Yoksa ‘şöhret afettir’ sözünü genç bir adam ve şöhretli babası
üzerinden doğrulamaya mı uğraşıyoruz?
Dava, magazin sayfalarında görülüyor. Buna fit miyiz?
Babasının şöhretinin bedeli bir evlada ödetiliyor, müstahak
mıdır?
Oğlunun yaptığı kazanın cezası babasına kesiliyor, suçun şahsiliği
ilkesi bu mudur?
Göz önünde tanınmış simalar diye işkence çektiriliyor.
Bir aileden şöhretlerinin acısını, hıncını çıkarma; lüks
yaşantılarının intikamını alma davası mıdır bu dava?
***