Parayla tutulmuş alkışlatma memurlarına, eski devirde 'alkış ağası' denirdi. Daha çok majestelerine hizmet eden, emir kulları zümresinin toplu alkışını yöneten bir tür orkestra şefi. . . Ama gösteri sanatlarının icra edildiği her ortamda varlıklarına ihtiyaç duyulur, ücreti mukabilinde istihdam edilirlerdi, o da ayrı. Şakşakçılık, hür ve kabul edilmiş profesyonel bir meslek yani. Her kuruşu alın teriyle helalinden kazanılan namuslu bir ekmek kapısı, bu inkar edilemez. Aşağılanmalarına, itilip kakılmalarına gönlüm hiç razı gelmedi. Nihayetinde alkış da bir gereklilik ve yerinde, zamanında yapılmazsa tadı kaçabilir. Bu işin düzen ve tertip içinde, kulak tırmalayıcı bir kaosa yol açmadan, insicamı da bozmadan yapılmasını sağlamak neden kabahat olsun? Alkışın, gerektiği yerde planlı icrasına öncülük eden, 'yaşa bravo' tezahüratlarını sevk ve idare eden, kalabalıkların coşturulmasını yönlendirmekle görevli kimseleri ezmek, horlamak da niye? Fakat gazetecilikle sık sık karıştırılsa da gazetecilik değildir.