Neye inanacağınızı artık şaşırmakta haklısınız. Geçen gün, Suudi Arabistan’ın resmi kanalında ilk kez bir kadın spiker ana haber sundu. Üstelik saçları da önden bir karış açıktaydı. Gerçeğin arkasını önüne getiren Picasso tablolarından ekrana fırlamış bir enstantene gibi.
Ama Picasso gerçeğin, görünenden daha fazla olduğunu göstermek için perspektifle kafa bulup akıl karıştırıyordu...
Suudiyye televizyonu ise gerçeğin arka yüzünü saklamak için bu şakaları yapıyor. Arkada ne döndüğünü daha anlaşılır kılmak için görüntüyle oynayıp çarpıtmıyor, kandırmak için...
Veliaht Prens bin Selman görünüşte reform ve açılım sözlerini bir bir tutuyor, katı teokratik rejimi güya yumuşatıyor, ülkesini radikal Vahhabi yorumdan ılımlı, özgürlükçü bir İslam yorumuna döndürüyor, uç ve aşırıcı fikirleri törpülüyor, büyük bir değişim ve dönüşümü adım adım hayata geçiriyor.
Fakat...
İlk kadın spiker Viam ed-Dahil’i vitrine çıkarırken hakları için mücadele eden aktivist hemcinslerini içeride tutmaya devam ediyor rejim. Kadınlara ehliyet ve araç sürme hakkı tanındıktan sonra bile, sırf yasağı protesto için direksiyon başında fotoğraf çektirdi, hakkını aramak için eylem yaptı diye tutuklanan aktivistleri bırakmamışlardı. Bütün tahliye çağrıları ve kampanyalara rağmen hem de...
Amaç dünyanın gözünü boyamak değil de halkının gözünü açmak olsaydı, böyle mi olurdu?
Fikirleri iktidara taşınırken serbestlik isteyen Suudi kadınlar zindanda hala. Hatta... Liberalleşme yanlısı eylemleri yüzünden kendilerini ‘yıkıcı ve zararlı rejim düşmanı, devlet ve toplum düzenini bozan fitneci, dış güçlerin maşası ve hain’ olmakla suçlayan devlet televizyonu ekranlarında bile temsil ediliyorlar.
Bu çarpıklık, bu tutarsızlık karşısında neye inanacağınızı bilemeyip şaşakalmıyorsanız sorun var zaten.
Suudiyye kanalında izlediğimiz keskin değişim gerçek mi göstermelik mi, cezaevi mevcuduna ve mahkeme salonlarına bakın anlarsınız.
***
Görüntünün aldatıcılığını anlatmak için bin dereden ima getiren, kolajlarına gerekirse objelerden bile çağrışım toplayan çağdaş sanat eserleri, Contemporary İstanbul fuarında sergilenirken oldu. Feleğin imasına bakın ki aynı sırada Suudiyye TV, başka bir teşhirciliğe ekranlarını açtı. Cesur bir popülist şovla gerçeğin ekranda görünenden ibaret olduğuna inanmamızı istiyor.
Şöyle sorsam size...
Sınırlayıcı diye doğal kadrajları bozan, yanıltıcı diye bakış açılarını yıkan, tabii görünüşleri deforme eden ve parçaladığı bütünü suni ve soyut bir anlama dönüştüren kübist sanat mı daha alaycı?... Üretilmiş, yapay, kurgusal, sahte imajları yıktığı somut hakikatin yerine koyan, yalanı gerçek kılığında tahta oturtan çıkarcı popülist siyaset mi?
Rusların manipülasyonu sayesinde başkanlığı kazanmakla suçlanan Trump, daha dün Kasım’daki Kongre seçimlerini kendi partisine kaybettirmek için Çinlilerin bir manipülasyon tezgahladığını, çünkü Çin’e meydan okuyan ilk başkan olduğunu söylüyordu.
Bu durumda Trump algı operasyonlarının mağduru mu, algı operasyonlarını çeken kahraman mı? Kim kimin yerinde haksızca oturuyor? Hangisi tersyüz edilmemiş asıl, hangisi tahrif edilmiş sahte versiyon?