Yakılmayan camiler, yenilen haklar
Berat Albayrak'ın bakanlığa veda notunda bahsettiği felaket, tam da bu olsa gerek.
"At izi, it izine karıştı. Hak ile batılı ayırmak zorlaştı" demişti.
Haram ile helalin artık birbirinden ayırt edilemez biçimde karıştığını gördükçe Albayrak'ı anıyor, bir kez daha hak veriyorum.
Alın size son örneklerden ikisi..
Biri, Gezi olaylarında camilerin yakılıp yakılmadığı.
CHP Milletvekili Tacettin Bayır, CİMER'e soruyor.
İçişleri, cevapsız bırakıp soruyu Diyanet'e yönlendiriyor.
Diyanet'in Cami Hizmetleri Daire Başkanlığı ise illerden kendilerine ulaşan bu yönde bir belge veya rapor bulunmadığını bildiriyor.
Yani rapor edilmiş, kayıtlara geçmiş bir cami yakma olayı yok.
Diyanet, açıkça yalanlamış oluyor.
İçişleri, doğrulayabilse çoktan doğrulardı.
Fakat "camiler yakıldı" iddiasını köpürten iktidar medyası, Diyanet'in yalanlamasıyla ilgilenmiyor, dönüp bakmıyor bile.
Hak ile batıl ayırt edilebiliyor, haram ile helal karıştırılmıyor olsa yer, yerinden oynardı.
Hatta yalan, buna rağmen sürdürülüyor, önü kesilmiyor, yayılmaya devam ediyor.
Böyle tehlikeli bir yalana yol verilmese, yayılması istenmese mümkün mü?
Dezenformasyona, yalan haberlere karşı savaş başlatanlardan tıs yok.
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden provokatif paylaşımlara göz açtırmayanlar, ortalarda görünmüyor.
İkinci örnek de şu dindar pazarcı arkadaşın ibretlik tiradı.
Yolsuzluğu mazur görüyor, rüşveti anlayışla karşılıyor, özetle ne diyordu:
"Çalıyorlarmış, benim sorunum değil, Allah’la onun arasında. Neymiş çaldığı ya, Allah aşkına. Biz de çalıyoruz, biz de vergi kaçırıyoruz burada. Yalan mı kardeşim, çalmayan var mı Allah aşkına. Dürüst olmak lazım kardeşim, Allah başımızdan eksik etmesin. 50 tane de oyum olsa ona. Şükür, çok şükür…"