İçerideki düşman, dışarıdaki düşmandan her zaman daha tehlikeli. Neden mi? Dışarıdaki düşmanın planı, proğramı, niyeti, hedefi belli. Kimliği de belli. İçerideki öyle değil, sinsi, kapalı sistem çalışıyor. Dışarıdaki düşmanın az çok dini, dili, ideolojisi, rengi, kimliği belli. Ama içerideki hainler ve düşmanlar öyle değiller.
Takiyye yapıyorlar, iki yüzlüler ve münafıklar. Kendilerini çok belli etmiyorlar. Belli edenler de var elbet. Ancak çoğu zaman suret-i haktan gözükerek bu ülkenin varlığına, birliğine, dirliğine düşmanlık ediyorlar. Bazen karşınıza gazeteci, bazen politikacı, bazen diplomat bazen işadamı ya da sıradan vatandaş olarak çıkıyorlar. Siz bir süre kim olduklarını, ne olduklarını, amaçlarının ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Sonra sonra çözülüyorlar. Kullandıkları dil, özel yaşamları, taktikleri bir süre sonra kendilerini ele veriyor. Esas korkulması gerekenler tam da bu yüzden içerideki düşmanlardır. Hemen burnunuzun dibinde yanınızda, sağınızda solunuzda olabilirler. Hele de devlet mekanizmasında bulunmaları katmerli sıkıntıdır. Ülkenin gerçek yerli ve milli evlatlarının her zaman düşmanıdırlar. En büyük maharetleri, düşmanlıklarını uzun süre gizlemeleri, kendilerini iyi saklamalarıdır. Hangi millete ait oldukları, hangi dine inandıkları çok da önemli değildir. Önemli olan tek şey bu ülkenin varlığına, dirliğine, birliğine ve değerlerine ihanet içerisinde olmaları, düşmanlık etmeleridir. Üç kuruşluk dünya menfaatine her türlü değerlerini satacak kadar aşağılıktırlar. Bunların yerli modelleri genellikle yalı zencisi olarak bildiğimiz tiplerdir. Gizli kimlikli yabancılar ise daha akıllı, daha kurnaz ve daha eğitimlidirler. Bunların somut olarak ortaya çıktıkları adresler; üniversiteler, siyasi partiler, iş dünyası ve gazetelerdir. Aralarında diplomat olanları da vardır. Gerçek kimliklerini her daim saklamışlardır. Ancak şu günlerde ilginç bir şey oluyor, bunların maskeleri düşüyor yavaş yavaş. Bence çok önemli bir şey oluyor. Bunlar yolun sonuna geldiklerini, iktidarı kaybetmek üzere olduklarını anlamaya başladılar ve dışarıdaki hamileriyle bir oyunun içerisine girdiler. Ülkenin yerli ve milli odaklarıyla, halkla çetin bir mücadele halindeler. 28 Şubat’ta alamadıkları neticeyi şimdi almak istiyorlar. Amaçları mevcut durumda Erdoğan’ı devirmek ve kendi iktidarlarını pekiştirmek. Bunu ülkenin işgal edilmesine dahi göz yumarak ya da bunu kolaylaştırarak yapmak da dahil her türlü kirli emeli beslemekten imtina etmiyorlar. 15 Temmuz, öncesinde Gezi olayları bunun bir denemesiydi. Beceremediler. İçimizdeki aptal hainleri satın alarak bunu denediler, başaramadılar. 28 Şubat, askerin içindeki gayr-i milli unsurlar harekete geçirilerek yapılmışken, 15 Temmuz’da alnı, sözüm ona secdeye geldiği söylenen hainler eliyle denendi. Ama başarılı olunamadı. Şimdi tek tek maskeleri düşüyor. CHP’de, basında, diplomaside, mecliste tek tek kendilerini açık ediyorlar. Renkleri belli olmaya başladı.
Merak ettiğim husus şu: Bu ülkenin evlatları bunların gerçek yüzünü görmeye başladı mı? Mesela CHP’li olup da Atatürk çizgisinde yürüyen bir Kemalist, bunların şu an CHP içindeki varlığını görüp CHP’ye olan desteğini sorguluyor mu? Günlük gazete alan sıradan bir okuyucu, okuduğu köşe yazarının aslında ne türden bir ihanet içerisinde olduğunu sezebiliyor mu? İşte mesele bu. Bunu fark ettiğimiz gün içimizdeki hainlerin ve düşmanların maskesi gerçek anlamda düşmüş olacak.
***
Tehlike Çok Büyük!
Gayr-i Müslim azınlıklarla bizim tarihsel olarak hiçbir problemimiz olmadı. Özellikle Osmanlı’nın çöküş dönemi dışındaki zamanlarda Türkü, Arnavut’u, Ermeni’si, Rum’u Yahudi’si bir arada yaşama tecrübesinin en güzel örneklerini verdiler. Ne zamanki bazı dış mihraklar ve Osmanlı üzerinde emelleri olan İngiltere gibi emperyalist güçler, bu farklı kavim ve dinden olan azınlıkları kışkırtarak düşman etti, o zaman ipler haliyle koptu. Şimdi hâla bu kavimlere mensup bazı klikler o dönemlerde üretilen Osmanlı-Türk-İslam düşmanlığını alevlendirerek dışarıdaki işbirlikçileri marifetiyle Türkiye’ye zarar vermeye kalkan güçlere destek verebiliyorlar. Siyasetçi kimliği altında PKK gibi terör örgütlerine destek veren Ermeniler var. Gazeteci kimliği altında aşırı sol, bölücü, yıkıcı örgütlere destek veren dönmeler var. Türkiye psikolojik olarak işgal altında. Tehlikenin farkında mısınız bilemiyorum, ancak üniversiteler, basın, CHP, İş dünyası bunların kontrolünde yürüyor. Şu anki CHP’nin eski Kemalist CHP ile yakından uzaktan ilgisi yok. Aşırı sol, silahlı terör örgütlerinin yuvası haline gelmiş siyasi partiler dönemini HDP ve evveliyatındaki partilerle başlatacak olursak, şimdinin CHP’si bu halkanın son zinciridir.