Şimdi bir fıkra vardır, bilirsiniz belki. Adamın birisi bir büyük günaha bulaşmış, zina etmiş. Sonra çok pişman olmuş duaya durmuş: “Allah’ım affet şeytana uydum, ne olur affet beni”. İkincide de aynı haltı yemiş, pişman olmuş, yine duaya-tevbeye durmuş: “Allah’ım affet beni, şeytana uydum”. Üçüncüde yine nefsine uymuş aynı günahı işlemiş. Tekrar tevbe istiğfar etmiş, “Allah’ım affet şeytana uydum” demiş. En sonunda şeytan dayanamamış oracıktan fırlamış, günahkar zaniye demiş ki: “Ulan eşşekoğlu eşşek ikide bir yapıp yapıp da benim üzerime atma!”
Bu dolar işi de biraz bu fıkradan alınacak ibretle alakalandırılacak boyutlar taşıyor. Filmi biraz geriye alalım, geriden başlayalım. Yeni dönemde üreticilerin, tüketicilerin, satıcıların, alıcıların, ithalatçıların, ihracatçıların, doların yeni durumuna alışması gerekiyor. Yüksek kur diye bir şey yok artık, 2018 itibariyle doların getirilmesi gereken seviye buydu ve getirildi. Dolar bu spekülatif hareketlerden sonra aşağı yukarı 6-6.5 TL bandında sabitlenecek. Peki bu işi bu noktaya kim getirdi? ABD kökenli finans baronları getirdi. İşin failleri ise belli oldu: Baş aktör Donald Trumph. Ortakları: (M.L) Merrill Liynch, (M.S) Morgan Stanley, şimdi sırada (G.S) Goldman Sachs var… Geçen geceki spekülasyonu Merrill Linynch yapmış. Şimdi sırada Goldman Sachs’ın olduğu söyleniyor. Diğer taraftan FED denilen ve beş büyük ailenin elinde olan dolar basma makinası, zamanında basıp dağıttığı dolarları şimdi geri topluyor, mesele bu. FED faizleri yükseltince Dolar kendi vatanına dönmeye başladı bir anlamda. Dönerken de bir tsunami gibi önüne ne varsa katıp götürüyor. Ekonomik kırılganlık düzeyi Türkiye’de biraz fazla olduğundan Türkiye bu işten yara alıyor hepsi o. Şimdi sırada İtalya gibi ülkelerin olduğu söyleniyor. Hatta geçenlerde İtalya Başbakanı kendileri için kaygılı olduklarını ifade etti. Vakti zamanında özellikle gelişmekte olan ülkelere dağıtılan bu para şimdi yüksek getiri ile geri toplanıyor. Sizin paranızın değeri düşmüş, üretim sektörü yara almış, enflasyon artmış ya da eksilmiş, adamların umurunda değil. Doların ateşinin çıkması küresel bir operasyon, sadece Türkiye’ye mahsus bir durum değil. Ancak Dolardaki bu dalgalanma yüzünden hükümetin düşmesini bekleyenler ise yine hayal dünyasındalar. Avuçlarını yalarlar. Yok öyle bir şey. Millet, devletiyle kenetlenmiş vaziyette bu darbenin de geçmesini beklemekte, safları sıklaştırmakta, gardını korumaktadır. Bu tip küresel operasyonlar, şoklar karşısında milli duyarlılığın artması ve insanları kenetlemesi psikolojik açıdan gereklidir. Ancaaak; buradan şöyle bir ders çıkarmalıyız! Geçmişte ne türden hatalar yaptı ki kur bugün belimizi bükecek kadar bize darbe vurdu? Hangi tedbirleri almadık ki bugün bu şok etkisi sarsıcı biçimde üzerimize geliyor? Devlet, hükümet, toplum ve iş dünyası olarak ekonomik açıdan hangi hataları yaptık ki bugün bazı sıkıntılara göğüs germek zorunda kalıyoruz? Evet bu küresel bir operasyon belli ama, geçmişte yapmak durumunda olup da yapmadığımız ya da yapmamak durumunda olup da yaptığımız neler, hangi hatalar var? Bunları masaya güzelce yatırmak durumundayız. Yani şeytan hep suçlu da günahkarın bu durumdan hiç mi payı yok? Burada herkesin bir pay sahibi olması lazım. Mesela tüketiciye düşen şudur: Dolar, Euro üzerinden gelen özellikle elektronik ürünlere olan talebi azaltmak. Asgari ücrete çalışıp da pantolonun arka cebinde 6-7 binlik telefon taşıma devri kapansın artık. Talepteki azalma distribütör ve ithalatçı fiyatlarını otomatikman ayarlayacaktır. Çılgınca tüketmekten vazgeçmeliyiz. Sarışın şeytan Trumph bir oyun oynuyor ama her yapıp ettiğimizi de şeytanın üzerine atmaktan vazgeçmeliyiz. Öte yandan tüketmeye endeksli ekonomik modelden üretim ve ihracat odaklı modele acilen geçmek zorundayız. Taşa, betona gömdüğümüz paraları yüksek katma değer üreten, ihracat değeri yüksek ürünlerin üretimine kanalize etseydik bugün belki daha güçlü duracaktık. İnşaat sektörü müthiş bir durgunluk içinde. Ev fiyatları düştü. Çünkü piyasa şişmiş vaziyette. Öte yandan Türkiye içeride üretebileceği pek çok ürünü dışarıdan almayı tercih ederek cari açığın büyümesine sebebiyet veriyor. Bilemiyorum tablo değişti mi ama yakın zamana kadar Türkiye’deki büyük ayakkabı firmaları sattıkları ayakkabıları Çin’den ithal ediyorlardı. Konya’daki ayakkabı organize sanayi bölgesi ne iş yapar arkadaş? Bu soruların cevaplarını vermeden günahlarımızı iki de bir şeytanın boynuna takmayalım! Bir de bu süreçte 18 şirketin 200 milyar dolar kadar varlığı yurtdışına kaçırdığı yönünde bazı haberler çıktı. Bu şirketlerin hangileri olduğu ve gerçekte bunu yapıp yapmadıkları araştırılmalıdır.
***
CİA Verisi Derken Ahmet Abi?
Geçenlerde Ahmet Kekeç bir yazı yazdı ve Türk basınında Maduro’yu eleştiren gazetecileri eleştirdi. Batı’da Maduro’ya yüklenenlerle bizdeki Maduro eleştirmenlerinin CİA verileriyle konuştuklarından bahsetti. Haklı. Siteminde de haklı, yaklaşımında da haklı. Ancak sevgili Kekeç’e şunu hatırlatmamda yarar var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bazı kurum ve kuruluşları da bilgiye ihtiyaçları olduğunda CİA’nin factbook sayfasını kullanıyorlar. Şaşırtıcı değil mi? Maduro’yu farklı amaçlarla eleştiren emperyalist maşalarıyla bizde devlet makamlarına bilgi sunan birilerinin, söz konusu bilgi olunca aynı kaynaktan yararlanmaları ne kadar ilginç değil mi? Birkaç yıl evvel Ankara’da bir bakana danışmanlık yaparken tevafuk etmiştim. Bakan bey bir yurtdışı ziyarete çıkacaktı. Ülkeyi şimdi hatırlamıyorum ama günlük hayatta çoğumuzun aklına bile gelmeyecek “küçüklükte” hatta dünya siyasetinde etki düzeyi “neredeyse sıfır” olan bir ülke idi. Kendisine eşlik edecek uzman kökenli genç danışmanlardan birisinin bilgi notu hazırladığına şahit oldum. Bu bilgileri nereden toparlıyorsunuz? diye sorduğumda CİA’nin factbook’undan devşirdiğini, en güncel ve en doğru bilgilerin burada olduğunu söyledi. Daha sonra kendim de girdim baktım gerçekten de dünyanın pek çok ülkesiyle ilgili çok detaylı bilgiler var. Hatta istatistik çıkarılması güç, çok geri kalmış ülkeler hakkında bile detaylı bilgiler bulunuyor. Şaşırdım doğrusu, bir de bizim MİT’in ve Dışişleri’nin sayfasına girdim. Tabii ki CİA kadar değiller haliyle. Ben de dahil, şimdi ABD şöyle kötü, böyle kötü, şöyle emperyalist, böyle zalim diyoruz da süper güç olmak sadece kaba kuvvetle açıklanacak bir şey değil. Adamların sadece bir kütüphanesinde bizim en büyük üç kütüphanemizden daha fazla kitap var. İstihbarat ağları çok geniş. Bilgi toplama ve bilgiyi kullanmada bizden ileri durumdalar. Bilginin güç olduğu bir dönemde bilgiye değer veriyorlar ve iyi işliyorlar. Bunları ABD’ye güzelleme yapmak için yazmıyorum. Ha analizde ve operasyonda zayıflar mı, zayıflar. Ama bilgi yönetimi konusunda bizden çok ilerideler. Ahmet Kekeç’e bir hatırlatayım dedim. Venezuela’nın durumu ortada. Ha Maduro bizim için değerli ise ona da eyvallah. Ben de aksini söylemem. Ama ülkesini nasıl yönettiği ve ülkesinin durumu da ortada. Tabii ki bunda emperyalist güçlerin payı var, yok değil. Ama yapılan eleştirilerin tamamı da haksız değil.
***