Onca badireden sonra toplumun kucağında bulduğu devasa problemleri ele almak dururken teferruata dair meselelerde bolca lakırdı etmek son dönem ulemasının neredeyse adeti haline geliverdi. Modernist ulema da, geleneksel ulema da aynı şeyi yapıyor her nedense.
Son dönemde TV ekranlarında, gazete köşelerinde tartışılan konulara bir bakın. Deve sidiği şifa mı değil mi? Başörtülüler neden sigara içiyor? Ve benzerleri… Yozlaşan son dönem Osmanlı ulemasının “Hz Musa'nın asası meşeden miydi, gürgenden miydi?” benzeri tartışmalar bunlar. Müslüman toplumun önünde; kamu ahlakının çökmesi, siyaset ahlakının yozlaşması, rüşvetin yaygınlaşması, kültürde ve eğitimde sağlıklı politikaların üretilmeyişi, kültürel ve sanatsal çalışmalara, eğitime yeterince önem verilmemesi gibi bir yığın ciddi problem dururken, diğer taraftan dış gündem olarak Suriye'nin, Kudüs'ün, Pakistan ve Afganistan'ın, Yemen'in durumu ortadayken bu konularla uğraşmak neyle açıklanabilir?
Bu ilmi bir kısır döngü mü, entelektüel gerilik mi, duyarsızlık mı, korkaklık mı, vizyonsuzluk mu? Yoksa birileri yapay gündemler üreterek toplumun ve ülkenin esaslı meselelerini perdelemeye mi çalışıyor? Anlamaya çalışıyor ve sadece soru soruyorum. Ülke çok değil, bir yıl evvel çok büyük bir badire atlattı. 15 Temmuz gibi bir rezaleti yaşadık. Din kisvesi altında örgütlenen bir ihanet çetesi neredeyse ülkenin ve devletin anahtarlarını emperyalistlere peşkeş çekmek üzereydi ki toplum buna direndi ve bağımsızlığı için bedel ödedi. Bu konuda bile ulema, bizleri yeterince tatmin edecek ilmi, entelektüel açılımlar yapamadılar. Din eğitimindeki yetersizliğimiz, laiklik denen baş belası anlayışın kötü sonuçları, çarpık Kemalist anlayışın baskıcı politikaları, cemaatlerin yozlaşmış anlayışları ve eğitim stilleri… Hiçbiri ulema tarafından yeterince ele alınmadı.
Müslüman ilim adamları deve sidiğini, sigarayı konuşmaya devam ededursun. Batılı emperyalistler ve iç ihanet çeteleri toplumsal mühendislik projelerini medya kanalıyla bir bir sahaya indiriyorlar. Aklı başında ulema eften püften konularla meşgul ediliyor, bu zokayı yutan birileri de medya denen sihirli oyuncakla kitleleri uyutmaya, uyuşturmaya devam ediyor. Büyük bir korkaklık, vizyonsuzluk ve ilmi ufuksuzluk, entelektüel kısırlıkla karşı karşıyayız. Bunu kabul etmemiz lazım.
Esaslı bir özeleştiriye ihtiyacımız var. Bir şekilde iktidar nimetlerinden yararlanan, bağlı olduğu cemaat ya da partinin dar penceresinden dünyaya bakan, temsil ettiği kitleye yaranmak için hakikati çarpıtan, akademik titrini, ünvanını ya da konumunu kaybetmemek için 50 takla atan ilim adamı ve entelektüellerle bu iş yürümez. Özgür beyinli, cesur, sadece hakikatin peşinden koşan, hiçbir merkez adına değil, sadece Allah için konuşan ve yazan insanlara ihtiyacımız var. Bu da yetmez esaslı meselelerimizi gündeme getirip, öncelik sıralarını tayin ederek bize ait gündemi bizzat kendimizin oluşturacağı bir medya düzenine ve sadece molla bakışıyla değil entelektüel hassasiyetle de meseleleri değerlendirecek, çift boyutlu yetişmiş ilim adamları ve sarsılmaz bir ilmi ahlaka ihtiyacımız var, hem de acilen.
***