Otuz yıl kadar öncesi, belki de otuz beş yıl... Meslekte daha
ilk günlerimiz. Yeteri kadar para kazanmak şöyle dursun,
gazetecilikte tutunmaya çalışıyoruz. İletişim Fakültesi'ni
bitirmişiz ama bunun şimdi de olduğu gibi mesleki anlamda hiçbir
getirisi, önemi yok. Bir süre çok düşük maaşa talim etmek
zorundayız.
Ama paraya da ihtiyaç var.
Teknolojinin şimdiki düzeyde bulunmaması ve daktiloda on parmak yazabiliyor olmak avantaj sağlıyor. Bir girişimci her gün onlarca mektuba yanıt vermek durumunda, parayı böyle kazanıyor çünkü. Bu yanıtların ciddi görünmesi için de zarflara isimlerin daktiloda yazılması gerekiyor.
İşte o zarfların üstünü yazmak da bize kazanç kapısı oluyor. Zarf başına çok az da olsa para kazanıyoruz.
Bu girişimciye niye mi mektup yağıyor? Bu kişi gazeteye verdiği ilanda yer alan resimdeki hatayı bulana sözüm ona bedava arsa dağıtıyor. Arsa bedava ama tapu için, çeşitli işlemler için para alınıyor. Elbette alınan bu para aslında arsanın satış bedeli. Ama halkımız bedava arsa lafını duyuyor ya, mektup yağdırıyor resimdeki hatayı bulduğu için...
Resimde ne mi var? Bir ağaç ve ağacın altında bir adam. Adam eliyle ağacı göstererek, "Bu yıl bu ağaçtan (örneğin) 100 kilo patates elde ederim" diyor.
Dedik ya mektup yağıyor. Çoğunluk "Patates ağaçta yetişmez" diyerek belli ki kendi kendine "Nasıl da bildim" diye kasım kasım kasılıyor. Bunlardan birileri mektuplarına dualar ekliyor; "Allah sizden razı olsun, sayenizde bizim de toprağımız olacak" diye...