Merkez Bankası geçen yıl kasım ayında Türk Lirası uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerini başlattı. O zaman da vurgulamıştık; uygulamanın adı her ne kadar “Türk Lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım ihaleleri” ise de, ortada bir döviz satışı yoktu. Bankalar, uygulama çerçevesinde ilgili vade için pozisyon almak istedikleri döviz miktarını ve vadeli kur teklifl erini iletecekler, vade tarihinde ise kur teklifi ile gerçekleşen kur masaya yatırılacak ve “hesap görülecekti”.
Vade tarihindeki kur, ihalede o vade için oluşan kurdan yüksek olur ise Merkez Bankası aradaki farkı (tabii ki ihale tutarı ölçüsünde) bankalara TL olarak ödeyecekti. Örneğin bir vade için banka dolarda 4 liralık kur teklif etmiş ve bu kabul edilmişse, bir başka ifadeyle banka Merkez Bankası ile o vade için 4 liradan uzlaşmaya varmışsa, Merkez Bankası kurun örneğin 4.10 olması durumunda aradaki farkı bankaya ödemek durumundaydı.
Yok eğer uzlaşmanın 4 liradan yapıldığı bir ihalede vade tarihindeki kur 3.90 olmuşsa, bu durumda da banka aradaki farkı Merkez Bankası’na ödeyecekti.
Merkez Bankası TL uzlaşmalı ilk döviz ihalesini 20 Kasım’da yaptı. O tarihten bu yana 67 ihale gerçekleştirildi ve bu 67 ihalenin 36’sının vadesi doldu.
Bu 36 ihalenin sonucu gösterdi ki, bankalar vadeli döviz kuru konusunda çok fena yanıldılar.
4 milyon lira zarar