TÜİK fiyat endekslerine ilişkin haziran ayı verilerini bir açıkladı, tüm tahminlerin ne kadar iyimser kaldığı ortaya çıkıverdi. Hiç kimsenin tahmin etmediği, belki aklından bile geçirmediği bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Rekor üstüne rekor kırdık haziranda...
Döviz kuru arttıkça olacakları görenler uyarıda bulunmaktan geri durmadı. “Bu gidişe çare bulunmalı, önlem alınmalı, sonuçlar çok ağır olur” diye. Ekonomide özellikle döviz borçlusu ve bunlarla ticari ilişkisi olan şirketler açısından bir darboğaz, bir yaprak dökümü yaşanıyor zaten. Kur artışının enflasyona etkisini de her geçen gün çok çarpıcı şekilde görüyoruz artık.
Tüketici fiyatları bir ayda yüzde 2.61, altı ayda yüzde 9.17, son bir yılda yüzde 15.39 arttı. Üç beş ay öncesinde dile getirilmiş olsa inanılmaz bulunacak oranlar bunlar. Kaldı ki akaryakıt fiyatları sabit tutulduğu halde bu durumdayız. (Akaryakıt fiyatlarında haziranda bir artış görünüyor, nedenini izah ediyoruz.)
Son üç yılın ilk yarılarında dolar ve eurodan oluşan kur sepetinde ortaya çıkan artışla aynı dönemin TÜFE artışını bir grafikte görelim istedik. 2016 ve 2017’de sepet kur artışı ile TÜFE artışı arasında belirgin bir paralellik var. 2017’de bir önceki yıla göre hem sepet kur artmış, hem TÜFE. Ama paralellik bozulmamış.
Bu yıla gelince ise kur fırlayıp gitmiş, TÜFE’deki artış kura henüz tam anlamıyla “ayak uyduramamış”.
Aradaki makasın kapanması için temelde iki gelişme olması gerekir. Ya kur artışı tersine dönecek ve yüzde 19.46 daha düşük bir düzeye inecektir ya da enflasyon daha da hızlanacak ve yüzde 9.17’nin üstünde oluşacaktır. Bunların dışında her iki oranın büyümeye devam etmesi ama enflasyonun daha hızlı büyümesi gibi bir olasılık da var tabii ki. Her iki oranın birden küçülmesi olasılığı ise daha az, özellikle enflasyonun.