lk çeyrekte tüm tahminleri geride bırakarak yüzde 5 büyüdük. Bu oran, son dönemde ekonomiyi canlandırmak adına atılan bir dizi adımın sonucu sayılır. Bu adımların gelecekte ekonomiyi sıkıntıya sokabileceği uyarıları da yapılıyor. Mümkündür, çünkü değirmeni biraz taşıma suyla döndürmeye çalışıyoruz, şimdilik döndürüyoruz da. Gelecekte işler sarpa sarabilir, büyüme başka yerlerden sıkıntı yaratabilir, örneğin enflasyon daha da artabilir. Bunlar, apayrı bir tartışma konuları.
Yüzde 5 büyümenin ekonomiye hiç zarar vermeyecek adımlarla sağlandığını varsayalım. Bu yılın tümündeki büyümenin de yüzde 5'i bulduğunu düşünelim.
Düşünmemiz, üstünde kafa yormamız gereken başka gerçekler var. Ne mi onlar; dün TÜİK tarafından açıklanan Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) kaynaklı bir takım veriler...
Daha çok yol almamız gerek!
Son yıllarda Avrupa'nın, hatta dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasındayız, doğru. Ama bu büyüme hızıyla bile Avrupa'da ilk sıraları paylaşan ülkelere değil yetişmek, yaklaşmak bile mümkün değil. Gelin verilerle konuşalım:
Eurostat, satın alma gücü paritesi bazında kişi başına geliri hesaplıyor ve 28 AB ülkesinin ortalamasını 100 kabul ederek ülkeleri buna göre sıralıyor. İşte AB ortalamasında 100 olan satın alma gücü paritesi, Türkiye'de 62. Bir başka ifadeyle AB ortalamasından yüzde 38 daha aşağıda bulunuyoruz. Daha genel bir yaklaşımla söylersek, 28 AB üyesi ülkede ortalama 3 olan satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir, bizde 2'nin çok az da olsa altında kalıyor.
Avrupa'da satınalma gücü paritesine göre kişi başına gelirde bizden daha yoksul yalnızca sekiz ülke var. Bu ülkeler Romanya, Hırvatistan, Bulgaristan, Karadağ, Makedonya, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Arnavutluk.