Devlet iç borçlanma senetlerinde faizin artması, bu kağıtların fiyatının düşmesi anlamına gelir.
Sanılanın aksine elinde kamu kağıdı bulunanlar faiz artınca para kazanmaz, tam tersine kayba uğrarlar.
Nominal değeri 100 lira olan bir kağıdın fiyatı yüzde 25 faizle 80 liradır, faiz yüzde 30’a çıktığında ise bu kağıdın fiyatı 77 liraya düşer. Dolayısıyla kamu kağıtlarına yatırım yapmış yerli ya da yabancı yatırımcılar faizin artmasını değil, düşmesini arzu ederler. Çünkü faiz düşünce ellerindeki kağıdın fiyatı artacaktır.
Henüz devlet iç borçlanma senedine yatırım yapmamış olanlar ise faizin olabildiğince artmasını isterler. Çünkü örnekteki gibi yüzde 25 faizli kağıt 80 liraya satılırken, faiz yüzde 30’a çıktığında, belki bir gün sonra aynı kağıdı 77 liraya alma olanağı doğar. Hele hele alım yapıldıktan sonra faiz düşerse, örneğin yüzde 30 faizle 77 liraya kağıt alınmışsa ve faiz yüzde 10’a inerse, o kağıdın fiyatı bir anda 91 liraya fırlayacak demektir.
Merkez Bankası’nın 13 Eylül’deki toplantıda faizi yüzde 24’e çıkarmasıyla birlikte tüm faizler yükseldi.
Yani daha düşük faizle (daha yüksek fiyatla) alınan kağıtlar artık daha yüksek faizli (daha düşük fiyatlı) hale geldi. Şu durumda normalde bu kağıtların satılmaması gerekir değil mi... Ama öyle olmuyor, yurtdışı yerleşikler ya da kısaca yabancı yatırımcılar devlet iç borçlanma senedi satmaya devam ediyorlar.