Cumhurbaşkanı seçimini Muharrem İnce bile kazansa ekonomide bugünden yarına radikal bir dönüşüm söz konusu olmayacaktı; şimdi hiç mi hiç olmayacak.
Mevcut yönetimin temel ekonomik yaklaşımı zaten belli. Adına ister beton ekonomisi densin, ister inşaat, ister yol-köprü ekonomisi... Ağırlık verilen yatırımlar bunlar. Gerçi sanayi sektöründe yatırım yapmak isteyene, üretmek isteyene sırt çevrilmiş değil elbette ama bu girişimcilerin çeşitli nedenlerle yatırıma cesaretlendirilemediği de ortada.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcudu savunan ve geçmişte yapılanları ön plana getiren bir propaganda tercihiyle meydanlara çıkarken muhalefet adayları üretime odaklanacakları vaadinde bulundular. Hem zaten seçim meydanlarında da bu iki temel ekonomi tercihinin çatışmasını dinledik. Hatırlayalım, muhalefet adaylarından Erdoğan’a yöneltilen temel eleştirilerden biri de ekonomi konuşmadığı iddiasıydı.
Kıraathane-fabrika polemiği de bu vaatlerin özeti gibiydi zaten. Belki AKP cephesi “Nereden çıkardık şu kıraathane vaadini” diye hayıfl anmış da olabilir. Çünkü bu vaat biraz da ekonomide gelecek için yeni bir şey söylenmediğinin işareti gibiydi. Vaatler listesinde ekonomiyle ilgili yeni unsurlar pek yoktu.
Peki, olması gerekir miydi? Soru belki şöyle daha bir anlam kazanır: “AKP’nin ekonomide yeni bazı şeyler vaat etmesine gerek var mıydı?”
“Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” düsturuyla hareket eden iktidar partisi haklı çıktığına göre yeni ekonomik vaatlere pek de gerek yokmuş.