Merkez Bankası TL uzlaşmalı vadeli döviz işlemini bugün başlatıyor. Öncelikle belirtmek gerek; Merkez Bankası’ndan hafta sonu yapılan açıklamada her ne kadar uygulama “Türk Lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım ihaleleri” olarak duyurulmuşsa da, aslında ortada bir döviz satışı yok. Merkez Bankası bu uygulamayla döviz satmayacak, yani rezerv kaybı söz konusu olmayacak.
İhale detayları görünürde yalnızca bankaları ilgilendiriyor. Çünkü ihaleye yalnızca bankalar katılabilecek. Ama ihalelerde vadelere göre oluşacak kur, piyasa için de bir yol gösterici olacak kuşkusuz. Örneğin bugün, bir, üç ve altı ay vadeli ihaleler var. Bu ihalelerle bankacılık sisteminin bir, üç ve altı ay sonrasına ilişkin dolar kuru tahminlerini öğrenmiş olacağız.
Merkez Bankası yıl sonuna kadar bu yöntemle en fazla 3 milyar dolarlık işlem yapmayı planlıyor. Hangi gün, hangi vadede ne miktarda işlem yapılacağı da açıklandı. Bir ay vadeli ihalelerde 150, üç ve altı ay vadeli ihalelerde 100’er milyon dolarlık işlem yapılacağı duyuruldu.
Yeter ki dalga boyu azalsın...
Bu uygulamada amaç belli. Döviz kurunda son dönemde belirgin bir
ivme kazanan artışı frenleyebilmek, en azından piyasaların önünü
görebilmesine zemin hazırlayabilmek.
Uygulama bankalara dönük ama asıl hedef bankacılık kesimine
kolaylık sağlamak değil. Türkiye’de döviz talebinin ağırlıklı
olarak finans kesimi dışındaki reel sektör kuruluşlarından geldiği
ortada. Bu kuruluşların ağustos sonu itibariyle 212 milyar dolarlık
net döviz pozisyonu açıkları var. Ve döviz kurundaki her yükseliş
eğilimi, reel sektörün uykularını kaçırıyor. Bu tedirginlik ve
kurda yönün yukarı olduğunu bilme ama artışın nerede duracağını
kestirememe durumu reel sektörü bir an önce, henüz vadesi gelmeyen
yükümlülükleri için bile döviz almaya itiyor.
Döviz kurundaki her yükseliş döneminde reel sektörün talebi de artıyor. Belli ki reel sektör kur artışının daha da belirginleşeceği kaygısıyla dövize yöneliyor ve bu durum bir kısır döngüye de dönüşebiliyor.