24 Haziran seçimleri sona erdi. Millet kararını verdi. Cumhur ittifakı meclis çoğunluğunu kazanırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan en yakın rakibine ciddi bir fark atarak yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Bu seçimin ardından şimdi herkesin önünde analiz edilmeyi bekleyen gerçek veriler var. 24 Haziran seçim sonuçları; AK Parti’nin düşüşü, MHP’nin sürprizi, CHP’nin kaderi, Muharrem İnce’nin partisinden 4 milyon fazla oy alarak CHP’nin on yıllardır göremediği bir oy yüzdesine ulaşması, HDP’nin kendi bölgesinde erimesi, İyi Parti’nin çıkışı, Akşener’in hayal kırıklığı, Saadet’in hiçbir varlık gösterememesi gibi bir yığın konu başlığı ile bizleri karşı karşıya bıraktı.
Bu konu başlıkları üzerinden yürüyecek tartışmalar kendi bağlamında anlamlı. Zaten muhtemelen bunlar yüzlerce yazının konusu olacak ve yine yüzlerce analizin içinde kendilerine yer bulacak. Dolayısıyla bu arşive bir yazı da benden diyerek bir katkı sağlamanın çok da anlamlı olmadığı kanaatindeyim.
***
Türkiye’nin pek çok meselesi birkaç on yılın meselesi değil. Bugün konuşulan pek çok konu 100-200 yıllık bir geçmiş ile bugüne kadar taşmış. Misal; eğitim diyelim. Eğitime ilişkin bugüne dair gelişmeler, oluşan riskler ve fırsatlar var kuşkusuz. Ne var ki eğitim – maarif tartışmamız Tanzimat’tan günümüze kadar devam ediyor. Osmanlının son günlerinden Cumhuriyetin kuruluşuna oradan günümüze uzanan bir mesele ile karşı karşıyayız. Yine kültür ve sanat bahsi bundan ayrı düşünülemez.
Abdulbaki Değer Milat’ta yayımlanan 24 Mayıs 2018 tarihli yazısında yakın tarihimizde sıradışı bir isme ait olan bir anekdot paylaşmıştı. Bu vesileyle hatırlamakta fayda var. Çünkü bu anekdot dün neyin eksikliğini hissediyor isek bugün onu bulduğumuza dair emarelerin güçlü biçimde belirmediği bir eşikte bizlere çok şey söylüyor. Anekdot geride hiçbir eser bırakmamasına karşın kendisini tanıyanlarca bir düşünür-filozof olarak kabul edilen Sakallı Celal’e ait.