Ali Aydın Milat Gazetesi

Beyaz Türk olsam MEB’e teşekkür ederdim!

Yılmaz Morgül orkestrasıyla beraber ekranda görünür. Önce mükerrer nida ile “Girin!, girin!” diyerek, izleyicilere reklamı yapılan emlak sitesine girmeleri yönünde yüksek sesli çağrı yapar. Ardından...

18 Nisan 2018 | 220 okunma

Yılmaz Morgül orkestrasıyla beraber ekranda görünür. Önce mükerrer nida ile “Girin!, girin!” diyerek, izleyicilere reklamı yapılan emlak sitesine girmeleri yönünde yüksek sesli çağrı yapar. Ardından yanında oturan orkestrasındaki adama döner;  “Üstadım, sen Kadıköy’de çocuğun okuluna yakın ev bakıyordun. Hemen okulun adını yaz!” diyerek adamın elinde tuttuğu telefonu işaret eder. Devamla, “Yakınında ara özelliği ile hayalindeki okula yakın evi tak diye bul!” der. Reklam, Morgül’ün internet sitesinin adını birkaç defa izleyicilere hatırlatmasıyla son bulur.

MEB’in TEOG’un yerine ikame ettiği Liseye Geçiş Sistemi (LGS), piyasaları işte böyle hareketlendirdi. Piyasanın yeni sistemin olası sonuçlarını görmede MEB’e ve TEOG’un kaldırılma sürecinde dut yemiş bülbül misali vaziyeti sessiz kalarak geçiştiren bazı eğitim sendikalarına göre çok daha başarılı olduğu söylenebilir. Yeni sistemin “Mahallendeki okula gideceksin!” buyruğunu “İyi de benim mahallemde gitmek isteyeceğim okul türünde okul bulunmuyor, bulunsa bile filanca ilçedeki kaliteli okul dururken ben niye bu okula çocuğumu göndereyim?” diyecek bir grup vatandaşımız sayesinde iç göç canlanacak. Tabi çoğunluk taşınmanın getireceği maliyeti karşılayamayacağından ötürü feodal dönemde görülen zorunluluğa benzer biçimde bulunduğu yerde çakılı kalacak. Bu ise semtindeki okulun kalitesine / kalitesizliğine mahkûm olunacağı anlamına geliyor.

LGS’ye dair bir dizi eleştiri söz konusu edilebilir: Okulların hangi kritere göre belirlendiği, listeye alınan ve alınmayan okullar, sınavla öğrenci alacak okulların sayısı, sınavsız yerleştirmenin de olası sıkıntılara yol açacağı, derslerin katsayısı vd.

TEOG’la çocuk belki çok prestijli bir okul kazanamıyordu ama mahallesindeki okullardan çok daha iyi okullarda okuma imkânına kavuşuyordu. Bu imkân adrese dayalı sistemle elinden alınmış oluyor.

Burada can alıcı noktayı gözden kaçırmamamız gerekiyor.  

Türkiye’de hangi şehre giderseniz gidin, şehrin belirli bölgelerinin şehrin geri kalan bölgelerine kıyasla sosyo-ekomik ve sosyo-kültürel açıdan daha gelişmiş olduklarını görürsünüz. Şehrin alt – orta kesiminin yaşadığı semtler ile üst- orta kesiminin yaşadığı semtler arasında önemli farklar vardır. Hizmetlere erişim ve alınan hizmetin kalitesi hangi sektör söz konusu edilirse edilsin gelişmiş semtlerde daha iyidir. Kuşkusuz bu farkın izini okullar bazında da gözlemleyebiliriz. Ankara Çankaya’da bulunan bir okul ile Ankara Mamak’ta bulunan bir okul eşit değildir. Çankaya’da ikamet eden hiçbir öğrenci Mamak’taki bir okulu tercih etmezken Mamak’taki bir öğrenci Çankaya’daki bir okulu daha kaliteli bir eğitim için tercih eder. Burada hareketlilik gelişmiş bölgelere doğrudur. MEB’in yeni sistemi,  sınavla öğrenci alacak okulların dışında kalan okulları, aynı nitelikte okullar olarak varsayıyor. Dolayısıyla alt-orta kesimin çocuklarının üst-orta kesimin yaşadığı semtlerdeki okulları tercih etmelerinin önüne geçilmiş oluyor. %10’un içinde yer alan ve MEB’in listesinde yer alan okulların yarısı Meslek Lisesi ve İmam Hatip Lisesi olduğu için Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler Lisesi olup da listede yer alan %5’lik bir okul için sınavda kıyasıya bir yarışın içerisine girmeniz gerekiyor. Bu ise TEOG ile mukayese edildiğinde kaliteli bir okula yerleşmenin ulaşılması çok daha zor bir hedef haline geldiğini gösteriyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İnsanlar çocuklarına nasıl ihanet ederler? 29 Ağustos 2018 | 5.891 Okunma Mel Gibson, Malik Bin Nebi ve bayramlık sorular 22 Ağustos 2018 | 2.501 Okunma Kriz sıra dışı değil, sıra dışı olan… 15 Ağustos 2018 | 3.627 Okunma MEB’in eylem planı 08 Ağustos 2018 | 392 Okunma Ya inşa ederiz ya da sürükleniriz! 01 Ağustos 2018 | 3.589 Okunma