Seçim sonuçlarını ister soldan sağa ister yukarıdan aşağı okuyalım.
Sabahtan akşama kadar olası hükümet formülleri üzerinde duralım.
Partilerin oy oranlarını kıyasladıkça kıyaslayalım…
Tüm bu çabalarımız değişken rakamları ve formülleri karşımıza çıkarsa da değişmeden karşımızda duran bir gerçekliğimiz var.
Bugünkü siyasal yelpazeyi de şekillendiren, belirleyen ve hatta sabitleyen bir gerçeklik bu.
Türkiye’nin kadim sorun alanları…
Bir seçimi geride bıraktık ve kimlik üzerinde parsellenmiş bir siyasal manzara ile karşılaştık. Kabaca üç parçalı bir kompozisyon var elimizde: etnik, seküler, muhafazakâr…
Bu üç kimlik de tarihsel sürecin derin hâsılası…
Seçimdeki yüksek katılım toplumun aşırı siyasallaşmasının bir tezahürü.
Henüz Batı’daki demokrasileri kara kara düşündüren ‘siyasal kayıtsızlık’ ile nam salmış seçmen profilinin uzağındayız.
Sevinelim mi üzülelim mi şimdi?
Bu durum temel meselelerin hâlâ birer mesele olarak varlığını muhafaza ediyor olması ile de yakından ilintili. Dolayısıyla katılım oranının yüksek oluşuna sevinirken biraz da işin bu tarafını düşünmeli.