Hükümetin "100 Günlük Eylem Planı" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı. Bu vesileyle Milli Eğitim Bakanlığının 100 günlük eylem planını da öğrenmiş olduk. Kuşkusuz MEB’in planı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat yazılmadı. Böyle bir şey olmaz zaten. Muhtemeldir ki Milli Eğitim Bakanlığından istendi. Bakanlık bürokratları da oturup bu planı hazırlayıp Beştepe’ye ilettiler.
12 maddeden müteşekkil bu planı okuduğumuzda bu planı hazırlayıp metinleştiren ve bizzat Cumhurbaşkanının önüne koyup tüm millete deklare edilmesini sağlayan ilgililere planın deklare edildiği kamuoyu olarak bizlerin bir mukabelede bulunma hakkı doğdu.
Öncelikle bir planın adı “eylem planı” olarak konulup 100 günlük bir süre ile sınırlanıyorsa planda yer alan hususların gözlemlenebilir, takibi yapılabilir olması gerekir. Soyut, ucu açık, uçucu ifadeler “eylem planı” olarak açıklanan bir metinde yer almaz.
Misal; Büyükşehir Belediyesi 100 günlük bir plan hazırladığında şöyle bir cümleye yer verebilir: Belediyemiz 100 gün içerisinde Ankara—Çubuk karayolunda 30 km’lik yolun asfaltlamasını tamamlayacaktır.
Herkes bu 100 gün içerisinde neye bakacağını neyin takibini yapacağını bilir. Yapıldı mı yapılmadı mı görür.
MEB’in 100 günlük planına baktığımızda planı hazırlayanların bir şeyin yapılmayacağının nasıl söylenebileceği üzerinde kafa yordukları anlaşılıyor. Hem bir şeyin yapılmayacağı söylenecek hem de işitildiği zaman sanki bir şeyin yapılacağı varsayılacak.