Ali Aydın Milat Gazetesi

Milletin irfanı tükenmez bir doğal kaynak mıdır?

Türkiye'de siyaset vatandaşları makro söylemler üzerinden pozisyon almaya çağırıyor. Küreselleşmeyle birlikte iç içe giren ilişkiler, Soğuk Savaş sonrası beliren çok boyutlu tehditler, bölgemizde...

16 Ağustos 2017 | 139 okunma

Türkiye'de siyaset vatandaşları makro söylemler üzerinden pozisyon almaya çağırıyor. Küreselleşmeyle birlikte iç içe giren ilişkiler, Soğuk Savaş sonrası beliren çok boyutlu tehditler, bölgemizde ortaya çıkan gelişmeler makro çözümlemeler yapabilme kabiliyetinin önemine işaret ediyor kuşkusuz. Öte yandan Türkiye'nin özgün tarihi bugünü düşünürken bu ülke insanın hafızasında ihmal edilemez bir yer tutuyor. O hafızada Türkiye'deki iktidar mücadelesinden dramatik karelerin yer aldığı fotoğraflar var:  Yasaklar, baskılar, darbeler, müdahaleler… Bunun yanında tarafların birbirlerinden asla emin olamadıkları bir kilitlenme hali sürekli teyakkuz pompalayarak bünyenin sıhhatine dair dikkati görünmez kılan bir vasat yaratıyor. İşte bu ülkenin en yakıcı paradoksunu siyasetin üzerinde yapıldığı zemini de kapsayan o vasat oluşturuyor.

Bütün bunların yanında Türkiye'de sezgisi güçlü, “irfan” sahibi bir millet varlığı olduğu izahtan varestedir. Kendisine söz söyleme imkânı doğuran her seçimde tarihinden tevarüs ettiği irfanın hakkını vermeye çalıştı. Hakkını verme teşebbüsü her seferinde disiplin toplumlarına özgü ayar verme pratiklerine maruz kalmasına neden oldu. Gel zaman git zaman dünyanın seyri sanayi sonrası dönemde nüfusun yönetilebilirliğine dair yeni pratikler ortaya çıkarttı. Rıza üretiminde çığır açan bir yenilik ile karşı karşıyaydık. Bir eşikten sonra artık toplumlardan zor kullanılarak rızaları alınmayacaktı. Bilakis gönüllü olarak kendi kendilerine istenilen kıvama gelmeleri sağlanacaktı. Toplumlar “baştan çıkarılacak”, “ayartılacak”, “manipüle” edilecekti artık.     

Gündelik hayat her birimizin küçük hikâyelerinin saklı olduğu muazzam bir sandık. Bu sandığın içinde hayatı izzetine ve şerefine leke sürmeden idame ettirebilmek, çoluğunun çocuğunun nafakasını temin edebilmek, insan olarak hayatına bir anlam kazandırabilmek, o anlamı kurda kuşa yem etmeden muhafaza edebilmek de var.

Şimdilerde büyük resme bakanlardan, sofistike çözümlerden, istihbarat uzmanı diliyle meselelere açıklık kazandıranlardan geçilmiyor. Ne var ki gündelik hayat içerisinde kuşatılmışlık haline bakan yok. Eğer havada uçuşan makro söylemler fert olarak her bir insanın bir gününde yaşadığı “kıyameti” görünmez kılacak bir işleyişe sahipse milletin bizatihi kendisine operasyon çekiliyor demektir. Milletin bir ferdi bir gününde çalışma hayatında, kurumlarla olan ilişkisinde, hakkı ve hukukunu muhafaza etme ediminde ne ile karşılaşıyorsa vaziyetimiz odur! O kadardır! Gerisi retoriktir.

Bu milletin irfan sahibi oluşu muhakkak da…

Bu irfan tükenmez bir doğal kaynak değil ki…

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İnsanlar çocuklarına nasıl ihanet ederler? 29 Ağustos 2018 | 5.891 Okunma Mel Gibson, Malik Bin Nebi ve bayramlık sorular 22 Ağustos 2018 | 2.501 Okunma Kriz sıra dışı değil, sıra dışı olan… 15 Ağustos 2018 | 3.627 Okunma MEB’in eylem planı 08 Ağustos 2018 | 392 Okunma Ya inşa ederiz ya da sürükleniriz! 01 Ağustos 2018 | 3.589 Okunma