15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden iki yıl geçti. Öncelikle o karanlık gecede vatanımızı canından aziz bilip cesaretle şehitliğe koşanları rahmetle anıyorum. Şehitlerimizin ruhları şâd olsun. 15 Temmuz niçin planlandı ve kime yaradı? 15 Temmuz’un açtığı tahribatı düzeltebildik mi? FETÖ ile mücadelede nereye geldik, nereye gidiyoruz? Bugün gelinen noktayı, gelecekte karşılaşacağımız zorlukları, devletin derinden gelen refleksini, yaşadığımız güven sorununu enine boyuna düşünmek ve sorumluluk almak zorundayız.
Öncelikle şurası kesin, FETÖ 15 Temmuz ile eli kanlı bir terör örgütü olduğunu ortaya koydu. Başındaki meczup da bu örgütün sözde lideri. Aslında o da zavallı ve kullanılan biri, salya sümük ağlayan adamdan lider de olamaz! Bu yapılanmanın geçmişini herkes biliyor. Tekrar etmeye lüzum yok. Üst yapının uluslararası irtibatlarını ve Türkiye’ye operasyon çekmekle görevli olduklarını artık herkes biliyor. Almanya ve ABD bu adamları boşuna beslemez!
FETÖ’nün sanayici, esnaf ve ticaret erbabı önceleri kendilerini rahatlatacak ve manevi terapi sağlayacak “himmet” toplantıları ile dikkatimizi çekmişti. Kazandıkça iştahları artan bu kesim zamanla en büyük olmak hevesiyle kendilerinden olmayanları ezmeye, yok saymaya, yok etmeye başladılar. Kabaran bu iştah ve gözü dönmüşlük haliyle sözde liderlerinin tavsiyelerini emirden de öte ilahi bir buyruk gibi kabullenmeye başladılar.
“Şeyh uçmaz, müridi uçurur.” sözünün gereği olarak uçan, yükselen ve kurtarıcı rolünde bir lider doğmuş oldu. Elebaşının bekâr oluşu, dünyaya ait hesabının olmadığı yönünde verilen mesajla sempatizanları tarafından övgüyle karşılandı.
Yapının en alt kısmı sahada koşan, hizmet ettiğine inanan ve ekonomik olarak zayıf, sosyal olarak taşradan gelen gönüllülerden oluşuyordu. Gönüllülükten terör örgütü üyeliğine nasıl gelindi, bu sorunun cevabını toplum olarak hâlâ bulabilmiş değiliz. Bir gerçek var ki ezilmişlik psikolojisi ile yetişen zeki çocuklar bir yerlere geldikçe, ülkeler gezdikçe, üst sorumluluklar aldıkça, muhataplık düzeyleri arttıkça ne oldum delisine döndüler. Sonuç hüsran!
Bağnazlığın ve fanatizmin aklı olmaz. Mantığı kabul etmez bu yapılar. Tamamıyla menfaat odaklı, sonuca giden her yolun mübah olduğu bir yapının içinde hormonlu bir şekilde yükselen gönüllüler topluluğu artık kendi fetvalarını da verir olmuşlardı. Kimseyi tanımaz hale geldiler.